16 Aralık 2014 Salı

MEŞUR ARAB DAHİLERİNDEN 
AMR BİN AS HAYATI
Amr bin Âs, önceleri kabilesine uyarak İslâm aleyhinde çalışmış olmakla beraber, Hendek savaşından sonra, İslâmiyet üzerinde düşünmeğe koyuldu. Düşünüyor, düşündükçe değişiyordu. Amr bin Âs’ın durumundaki bu değişiklik kabilesinin gözünden kaçmıyordu. Zira artık müslümanlara muhalefet etmediği gibi, muhalefet edenlerden de kaçıyordu. Meseleyi kendisine açtılar. Açık açık konuştular. Fakat Amr bin Âs (r.a.) artık kalbini İslâma çevirmişti. Kendisini kınayanlara “Aldanıyorsunuz.” diyordu. Onları ikna etmeğe, yola getirmeğe çalışıyordu. Mekke’nin fethinden önce bir ara çarşıda Hâlid bin Velid ve Ebâ Süleyman ile tesadüfen görüştü. Fikrini onlara açıkladı. Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) hizmetine baş koymak istediğini söyledi. Meğerse onlar da aynı düşüncede imişler. Teklifi hemen kabul ettiler. Hicretin sekizinci yılı, Mekke’nin fethinden altı ay önce üçü birlikte Medine’ye gelerek müslüman oldular. Fetihten önce imâna gelenlerin şereflerine ve yüksek derecelerine kavuştular. Diğer bir rivâyette, Hudeybiye anlaşması ile Hayber’in fethi arasında müslüman olmuştur.
Vâkıdî’nin (r.a.) ifade ettiğine göre; Amr bin Âs, Peygamberimize “Yâ Resûlallah, nice müddettir, şeriat sarayını yıkmağa kasdettim. Şimdi muradım odur ki, İslâm’a geldiğim belli ola.” deyince, Resûl aleyhisselâm “Yakında seni bir hizmete gönderirim” buyurdu. Sonra Peygamber efendimiz (s.a.v.) tarafından bir seriyye ile (bir bölük askerin kumandanı olarak) babasının dayıları olan Belî bin Ömer bin Lihaf kabilesine karşı gönderildi. Zat-üs-selâsil adındaki yere gelince, kâfirlerin başka kabilelerle birleştiğini haber aldı. Durumu Resûlullaha arz edip, yardım istedi. Resûl aleyhisselâm, Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.)’ın emri altında, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in de bulunduğu bir birliği gönderip, Amr’a yardım etmelerini emr eyledi. Amr, Ebû Ubeyde’nin yardımı ile kuvvet buldu. Düşman cezalandırıldı. Selâmet ve ganimet ile Medine’ye döndüler. Bu Seriyyeden sonra, Amr bin Âs (r.a.), Resûlullaha sordu ki, Yâ Resûlallah, en ziyade kimi seversin? Resûl aleyhisselâm, “Aişe’yi” buyurdu. Erkeklerden kimi sevdiğini sordu. Resûlullah, “Âişe’nin babasını” buyurdu. Amr, ondan sonra kimi deyince, Resûlullah, “Ömer’i” buyurdu. Amr, sordukça Resûl aleyhisselâm bir bir Eshâbın isimlerini zikretti. Böylece Amr (r.a.), beylik ve emirliğin, fazilete sebep olmadığını ve ziyade muhabbete delil olamayacağını anladı.
Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti sırasında, önce Umman’daki mürtedleri (İslâm’dan dönenleri) sonra da Hz. Ebû Bekir tarafından çağrıldığında, Medine’ye gelerek, Benî Kadaa mürtedlerini yola getirdi. Sonra Umman’a döndü. Hz. Amr bin Âs irtidat kargaşalığını başardıktan sonra, Hz. Ebû Bekir tarafından Irak ve Şam’ın fethine gönderildi. 13 (m. 634) yılında Ecnadin muharebesini yaparak, Bizanslıları mağlûb etti. Bu savaştan sonra Şam’ın fethi İslâm ordusuna nasîb oldu. Şam’ın fethinden sonra, Bizanslılarla Fahl ve Yermük savaşlarını yaptı. İslâm ordusu, Bizans ordularını üst üste mağlubiyete uğrattı. Bu arada Dımaşk, Fahl, Yermük, Kansereyn ve diğer birçok yerler alındı. Haleb, Menbee ve Antakya halkı ile sulh yapıldı. Yermük savaşı neticelendikten sonra, Amr bin Âs’a (r.a.) başka işler düşüyordu. Durmak yoktu. Gazze, Sabastin, Nablus, Ledda, Mabni, Beyt, Cirin, Amvas arka arkaya feth olundu. Ancak, Kudüs daha feth edilememişti. Hz. Amr bin Âs, Kudüs’ü kuşattı. Kudüs hükümdarı, Halife’nin bizzat gelmesi halinde şehri teslim edeceğini bildirdi.
Bunun üzerine Hz. Ömer, Şam’a geldi. Sulh ile işi halletti. Kudüs böylece müslümanların eline geçti. Hz. Amr bin Âs, Filistin’in fethi tamamlanınca, Hz. Ömer tarafından Filistin valisi oldu. Halife’den izin alarak Mısır’ı fethe koyuldu. Mısır’a girdi. Bazıları çok uzun süren, peşpeşe savaşlardan sonra Mısır feth edildi. Amr bin Âs (r.a.) Mısır’dan sonra, Kuzey Afrika’ya yönelerek Trablusgarb ve Siyre’yi de fethetti. Trablus ve civarının, feth edildiğini Halife’ye bildirdi, Tunus, Merakeş ve Cezayir’in de fethi için izin istedi. Fakat daha fazla ileri gitmenin mahzurlu olacağı, orada kalmanın daha uygun olduğu halife tarafından bildirilince, Amr bin Âs daha fazla ilerlemedi. Amr bin Âs (r.a.), Hz. Osman zamanında Mısır Valiliği’nden alınarak Medine’ye getirildi. Halife’nin müşaviri oldu.
Amr bin Âs hazretlerinin Abdullah ve Muhammed adında iki oğlu vardı. Bu oğullarının ikisinin de Riyta binti Münebbih’den veya Havle binti Hamza’dan olduğu rivâyet edilmektedir. Orta boylu, cesur, edip ve beliğ olan Hz. Amr bin Âs, hemen hemen ömrünün tamamını savaş meydanlarında geçirmiştir. Bu bakımdan ilimle fazla uğraşamadı. Ancak çok temiz ve fasih bir Arapça ile Kur’ân-ı kerîm okur ve bundan derin bir zevk duyardı. Savaştan fırsat buldukça, halka öğüt verir, Resûl-i Ekrem’in söz ve davranışlarını anlatır ve bunu pek şerefli bir vazife sayardı. Bilhassa dünyâya fazla bağlı olmamak gerektiği üzerinde ısrarla dururdu. Ayrıca bazı fıkhî meselelerde kıyas ve ictihadlarda da bulunmuştur. Zamanının en iyi edip ve hatiblerindendi. Kısa ve toplu yazmak, mükemmel tesbihler yapmak onun özelliklerindendi. Yaratılıştan hak sever bir zât idi. Resûl-i Ekrem’e karşı duyduğu çok derin sevgisi hemen hissedilirdi. Amr bin Âs hazretleri akıllı, bilgili, siyasette usta ve asker bir sahabî idi. Çok zeki idi. Şa’bî İslâm’daki Arab dâhileri dörttür. Amr onlardan biridir. O çetin günler içindir.” demiştir. Hayırlı işlerde aceleci ve atak idi. Bilhassa savaşlarda bu özelliği daha çok belli olurdu.

KAYNAKLAR 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder