SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN SIRDAŞI HUZEYFE BİN YEMAN RAN
Huzeyfe bin Yeman -radıyallahu anh- Rasülullah (s a )'ın sırdaşı diye meşhur olmuş bir sahabe-î kiramdır. Onun ketum bir şahsiyete sahib olduğunu bilen sevgili Peygamberimiz, dünyada olacak hadiseleri kopacak fitneleri ona anlatmış zamanında yaşıyan münafıkları da bir bir tanıtmıştır
Beni Abs kabilesinden olan Huzeyfe bin Yeman ihtiyar babasıyla Medine'ye gelerek müslüman olmuştur O tarihten sonra Rasülullah (s a)'den hiç ayrılmamış ve mahrem-i esrarı olmuştur.
O keskin bir zekaya ve kuvvetli bir zihnî kavrayışa sahipti. Hadiseler karşısında soğukkanlı davranıp süratle fikir üreterek meseleleri çözerdi Çok ketumdu. Hiç kimseye sırrından bir şey sızdırmazdı. Onun pratik zeka, kabiliyet ve tecrübesini, cesaret ve kahramanlığını Hendek savaşında görmekteyiz. Bizzat kendisi şöyle anlatıyor.
"Müşrik ordusu üst tarafımızda, Kureyza Yahudileri de alt tarafımızda idi Rasülullah (s.a.) gece kalkıp yanıma geldi? Bizler şiddetli soğuktan, açlıktan ve gecenin dehşetinden olduğumuz yerde bez parçalarına bürünerek bekleşiyorduk. O gece ki, hayatımda böylesine bir karanlık ve şiddetli rüzgar görmemiştim.Parmak uçlarımızı göremiyecek kadar zifiri karanlık vardı. Rüzgar da gök gürler gibi çok şiddetli esmekteydi. Rasülullah (s.a.) o gece müşriklerin durumunu kontrol edip haber getirmek üzere beni vazifelendirdi. Dışarı çıktım ama hem korkuyor hem de soğuktan üşüyordum Rasülullah (s a) beni uğurlarken "Allahım! bunu önünden arkasından, sağından, solundan üstünden ve altından koru!" diye dua buyurdu. O an içimdeki korku çekip alındı Vücudumdan üşüme hissi kaldırıldı. Biraz sonra "Huzeyfe bana gelinceye kadar hiç bir şey yapma, ok ve taş atma. Mızrak ve kılıç vurma." buyurdu
Gece karanlığında müşrik ordusu içine sızdım Aralarına girip oturdum. Az sonra Ebu Süfyan ayağa kalkıp "Ey Kureyş topluluğu herkes yanındaki arkadaşının kim olduğuna dikkat etsin, size bir şey söyleyeceğim" dedi. Ben hemen sağımdakinin solumdakinin elini tutup: "Sen kimsin?" diye sorarak onların beni tanımalarına fırsat vermedim. Ebü Süfyan sözüne devamla "Ey Kureyş topluluğu! Gördüğünüz gibi şiddetli fırtına her şeyimizi alt üst etti. Atlar, develer kırılmağa, ölmeğe başladı. Hemen göç edip burayı terkedin işte ben gidiyorum diyerek devesine bindi." Müşrik ordusu perişan bir halde toplanıp Mekke'ye hareket etti. Rüzgardan üzerlerine yağan taş ve çakıl sesini işitiyordum. Eğer Rasülullah (s.a.) bana dönünceye kadar hiç bir şey yapma diye emretmeseydi onu bir ok île öldürürdüm. Döndüm Rasülullah (s.a.)'a geldim. Rasülullah (s.a.) bu haberleri dinlerken gülümsüyordu. Son derece memnun olduğu yüzlerinden anlaşılıyor ve Allah'a hamdediyordu '
Huzeyfe (r.a.) Bedir'de bulunamamıştı Uhud harbine ihtiyar babasıyla birlikte iştirak etti. Babası şehidlik özlemi içindeydi. Medine'ye yeni gelmişlerdi. Herkes tarafından tanınmıyordu. Uhud günü harb karışınca bilmeyerek müslümanların kılıçlarıyla şehid edildi. Huzeyfe (r.a)' a babasının diyeti verilmek istendi. Fakat o babası için "zaten o şehid olmak istiyordu. Allahım! Şahid ol. Ben onun diyetini diğer müslümanlara bağışladım " diyerek kabul etmedi. Onun bu engin gönüllülüğü Fahr- ı Kainat (s.a.) efendimizin çok hoşuna gitti. Yine kendisi anlatıyor:
Bir gün Rasülullah (s.a.)'e ileride olacak fitnelerden sordum
- Ya Rasülallah bu seadet günlerinden sonra yine kötü zaman gelecek mi? dedim "Evet gelecek" buyurdu. Bundan sonra hayırlı günler gelir mi? "Evet gelir Fakat o zaman bulanıklık olur." buyurdu. Bulanıklık ne demektir, dedim.
"- Benim yolumu tutmayan kimselerdir, ibadet de yaparlar Günah da i?lerler." "buyurdu Tekrar kötu günler olur mu? '-Evet, cehennemin kapılarına çağıranlar olacak, onları dinleyenleri cehenneme atacaklardır" Ya Rasülallah onlar nasıl kimselerdir? "- Onlarda bizim gibi insanlardır Bizim gibi konuşurlar "Onların zamanına yetişirsem ne yapmamı emredersiniz dedim "-Müslümanların cemaatına tabi ol." buyurdu
Ne günler geçmiş kim bilir daha ne günler gelecek Rabbimiz bizleri o fitneli günlerde Kur'an ve sünnet yolunu takip eden müslüman cemaatına tabî olanlardan eylesin Amin.
Hz Ebu Bekir (r.a.) Huzeyfe (r.a. )'ı Umman'daki mürtedlere karşı gönderilen orduya komutan tayın etmiştir. Hz Ömer (r.a.) Medine'ye çağırıp müşavere heyetine almıştır. Mezopotamya taraflarındaki savaşlara da katılan Huzeyfe bin Yeman (r.a.) Irak ve İran fethinde bulunmuş, Hemedan, Rey ve Deynür'un fetih ordusunda yer.a.lmıştır.
Hz Ömer (r.a.) ona çok güvenirdi. Bir gün memurları arasında münafık bulunup bulunmadığını sormuştu. Bir tane var deyip ısrarına rağmen ismini vermemişti. Ne büyüklük ki, Hz. Ömer (r.a.) da o münafığı kendisi bulmuş ve vazifesine son vermi?tir.
Hz Ömer (r.a.) hilafeti zamanında vali olarak tayin ettiği Huzeyfe (r.a. )'ı Medayın halkına gönderirken fermanına: "Sözünü dinleyin, itaat edin ve istediğini verin." diye yazmıştı. Oraya vardığında "-Ne istersen verelim" diyen halka; "içinizde bulunduğum surece yiyeceğimi ve merkebimin yemini isterim." diyerek dünya sevgisi, mal sevgisi diye bir şeyin gönlünde olmadığını belirtmek istemiştir. Hatta Medine'ye dönerken, Medayin'e nasıl gitmişse öylece geldiği için Hz. Ömer (r.a.) Huzeyfe (r.a.)'ı kucaklamış ve:
"sen benim biraderimsin ben de senin biraderinim" ifadeleriyle ona karşı sevgisini göstermiştir.
O günler ne saadetli günlermiş. Mala mülke değer verilmemiş...menfaatler öne geçmemiş. Bugünler ise fitne dolu, fisk dolu, menfaat dolu... Hizmet için geçici sevgiler gönülde bulunmamalı.
Hz. Osman (r.a.) zamanında Azerbaycan ve Ermenistan' ın fethine gönderilen Huzeyfe (r.a) orada Kur'an-ı Kerîm'in değişik lehçelerde okunduğunu görür ve Hz Osman (r.a )'a Kur'an-ı Kerîm'in Kureyş lehçesi üzerine çoğaltılmasını teklif eder. Kur'anımız çoğaltılır ve belli merkezlere gönderilir.
Yüzden fazla hadis rivayet etmiş bulunan Huzeyfe (r.a.) Hz Osman (r.a. )'ın şahadetinden sonra 656'da vefat eylemişlerdir. Rabbımızdan şefaatlerini niyaz ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder