26 Aralık 2014 Cuma

SAD BİN REBİ RAN HAYATI

Allah yolunun ve Peygamber davasının eşsiz kahramanı... Allah'ın Rasûlü ile ilk defa Akabe bîatında görüştü ve oracıkta İslâm'a can atıp ebedî kurtuluşa erdi...
Sa'd bin Rebi, Akabe bîatında bulunan ensardan ve seçilen 12 mümessilden biriydi... Aşk kuşu her ağaca yuva yapmaz, fakat onun hayat ağacı nazlı kuşların yuva yaptığı bir saadet dalıydı... Gönül toprağına İki Cihan Güneşinin muhabbet damlası düşüvermişti. Bu can parlatan muhabbet o büyük sahabîyi Firdevs cennetlerine uçurdu...
Saadet kadrosundan ve cennetle müjdelenen sahabîlerden Abdurrahman bin Avf. (Radıyallaü Anh), nur yatağı Medine'ye hicret ettiğinde Sa'd b. Rebî'nin misafiri oldu... Kainatın Efendisi, onunla Abdurrahman b. Avf arasında kardeşlik tesis ettiler... Sa'd b. Rebî (Radıyallahü Anh), öyle bir saadetin de sahibi...
Şanlı Bedir cengine iştirak etti ve kılıcı ile İslâm'ın ilk büyük zaferine can kattı. Uhud'da kahramanlığının ufkuna yükseldi ve ebedî sevinç evi olan cennete kanat açtı...
Ta Hazret-i Adem devrinden günümüze kadar îman ile küfür, Hak ile batıl, iyi ile kötü, adalet ile zulüm, ilim ile cehalet, medeniyet ile vahşet cenk halindedir. Gönüldeki güneşleri söndürmek için nice küfür orduları donatılmış, nice Firavun'lar Musa'nın karşısına dikilmiştir. Bir yerde Musa varsa, mutlaka ona karşı Firavun da olacaktır... İşte İslâm ve îman ordusunun karşısında da küfür ordusu yer almıştı.. Uhud cengi bütün şiddetiyle sürüyor, oklar çekirge bulutu gibi îman arslanlarının üzerine yağıyordu...
Allah'ın şerefli ve aziz Peygamberi kafirlerin saldırılarına hedef olmuş, hatta mübarek dişlerinden biri kırılmıştı. Sahabîlerden 70 bahadır aldıkları yaralar sonucu Uhud'un sıcak kumları üzerinde şehadetle buluşuvermişlerdi...
Uhud, İslâm hesabına büyük bir imtihandı... İslâmı imtihan süzgecinden geçiren Uhud cengi sona ermiş, Kureyş müşrikleri çekip gitmişti. O an Kainatın Efendisi sahabîlerine dediler ki:
- Sa'd b. Rebî'nin ne yaptığını, onun canlılar arasında mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp bana kim haber getirir?
Ve mübarek parmağı ile vadinin bir köşesini işaret ederek buyurdular:
- Ben, onu bir ara şu vadide görmüştüm!...
Medine'li sahabilerden biri:
- Ey Allah'ın Rasûlü, dedi, izin olursa ben, Saad'ın ne yaptığını görüp size haber getireyim!...
Derhal, vadinin yolunu tuttu... Vadi, ölüp de ölmeyen şehidlerle doluydu... Nice sahabîler Arş'a kanat açmış, bu belalı dünyadan ebedî olarak ayrılmıştı. Medine'li sahabî, şehidler arasında Sa'd'ı tanıyabilir miyim? diye bir müddet döndü, dolaştı. Fakat görünürlerde Sa'd yoktu...
Onu ölüler arasında göremeyince yüksek sesle haykırdı:
- Ey Sa'd!... Allah'ın Rasûlü beni sana gönderdi!...
Sa'd b. Rebî Hazretleri son anlarını yaşıyordu. Nebiyyi Zîşanın ismini duyunca gönül yakıcı bir sesle inledi:
- Buradayım, yaralılar arasında!...
Öteki hemen koştu:
- Ey Sa'd! Allah'ın Rasûlü, senin hayatta mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp kendisine haber götürmemi bana emir buyurdu. Allah'a hamd olsun, seni hayatta buldum!...
Sa'd b. Rebî (Radıyallahü Anh) son bir gayretle inledi:
- Ben artık ölüler arasındayım!...
Gerçekten Sa'd ölmek üzereydi. Vücudu saplanan oklarla delik deşik olmuştu ve bir kan havuzu içinde yüzmedeydi... Gönül toprağına Cenab-ı Muhammed'in muhabbet damlası düşen yaralı sahabî, o dehşetli haliyle Allah Rasûlünün sıhhatini ve Müslümanların akıbetini soruyordu:
- Allahın Rasûlü nasıl?
- Çok şükür iyidir. Al şu kırbayı da son nefesinde birkaç damla su iç.
Sa'd b. Rebî (Radıyallahü Anh), kuruyan dudaklarını güçlükle kıpırdatarak:
- Ey iyi kardeş, dedi, Allah'ın Rasûlüne selamını ulaştır. Sa'd b. Rebî, senin için, ümmetlerini doğru yola kılavuzlayan Peygamberlerin alacakları mükafatların en hayırlısı ve en üstünü ile, yüce Allah, seni mükafatlandırsın diyor de...
Ensara da selamımı ilet. Onlara da: Sa'd b. Rebî size Allah, Allah! Siz, Akabe gecesinde, NebilerSultanı hakkında koruma andı içmediniz mi idi? Vallahi, gözleriniz kımıldarken, tende can taşırken, Nebiyyi Zîşanı düşmanlardan korumaz da O'na bir musibet erişirse, sizin için, Allah katında ileri sürülebilecek hiçbir mazeret yoktur! diyor de, dedi ve dudakları Allah ismi celîlini heceleyerek kapranıverdi. O anda yüzünde benek benek pırıldayan bir nur belirdi ve çiçek gibi bir tebessümle hareketsiz kaldı...
Evet:
İnsan bir kere tatsa Muhammed'i sevmeyi,
Her lâhza arzu eder, O'nun için ölmeyi!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder