Hz. Ebu Bekr R.A… Peygamberler müstesna, ondan daha hayırlı hiç kimsenin üzerine güneşin doğmadığı insan… Sevdiği, gönülden bağlandığı Allah Rasulü A.S.’ın yolunda bütün malını harcayabilecek kadar cömert, O’na mağara arkadaşı olabilecek kadar sırdaş. Öyle teslim olmuştu ki, yeryüzünde Sıddîk diye çağrıldı. Gökyüzünde ise melekler “Kureyş’in Halimi” olarak tanıyorlardı. Cahiliyye zamanında dahi asla puta tapmamış ve içki içmemişti. Hayırda ve Allah yolunda harcamada ona kimse yetişememişti.
Ve Hz. Aişe R.A… Bir gönülde Ehl-i Beyt sevgisine ayırabilecek zerre kadar yer varsa, sevgisi en müstesna köşeye konulacak insan. Allah Rasulü’nün aile yaşantisinin her detayi, onunla bizlere işik tutmakta. Arapça dilbilgisindeki ustaligi, ayet ve hadisleri yorumlarken hemen göz kirpiyordu. Müminlerin bu müstesna annesi, inanilmaz bir hafizasi ve muhakeme yetenegi ile “ilmin temsilcisi” diye tavsif edilse abartı olmaz.
İşte bu iki insanın yaşantısında daima etkili olmuş bir başka isim… Birine kanaatkâr bir eş, diğerine ise örnek bir anne: Hz. Ümmü Ruman R.A…
Hiç bir zaman ön plana geçmek için uğraşmamış, ama onlara en zor günlerinde devamlı destek vermiş bir insan Hz. Ümmü Ruman. Öyle bir insan ki, dikkatli bakmayınca göze çarpmıyor. Ancak o Saadet Asrı’nın şahsiyetlerine ve olaylarına bir bütünlük içinde bakılınca, hayatının her merhalesinin hayranlıkla anılmaya değer olduğu anlaşılıyor.
Tereddütsüz Teslimiyet
Hz. Ebu Bekr daha önce de putları hiç sevmiyor, bunların insanlara bir faydasının olmayacağını biliyor. Doğru yola iletecek gerçek bir ışık, bir insan arıyordu. Biricik dostu ve seçkin arkadaşı Rasulullah’ın davetini işittiğinde ona inanmakta hiç tereddüt etmemiş, hemen teslim olmuştu. Ancak sıkıntılar şimdi başlıyordu. Acaba bu duyduğu sevinci, kendisine her zaman destek olan eşi de paylaşacak mıydı? Ya karşı çıkarsa?.. Bu korku ve ümit arasında, Hak Din’in davetini eşine iletti. Ve onu da kendisi gibi bir teslimiyet hali içinde buldu. O da hiç bir tereddütte düşmeden teslim olmuştu. Çünkü o Siddîk’in hanımıydı.
Hz. Aişe R.A. gözlerini ve kalbini, iman parıltılarıyla ışıyan bu ortamda dünyaya açtı. Evleri Rasulullah A.S.’ın zaman zaman ziyaretleriyle şereflendirdiği, varlığının nuruyla dolduğu yerdi. Ümmü Ruman, her seferinde Allah’ın Elçisi’ni güleryüzle, sevinç içinde karşiliyor, en iyi şekilde O’nu ağırlamaya çalışıyordu. Sıddîk’in evi O’nun için bir sığınak, bir dinlenme mekânıydı.
Sabır ve Hoşnutluk
Mekke’de ilk günler müslümanlar açısından çok zor ve acı doluydu. Hz. Ebu Bekr R.A., ticaretle uğraştığı için Mekke’nin sayılı zenginlerinden biri olarak tanınmaktaydı. Ancak o, bu servetini rahat yaşamak için değil; müslüman olan köleleri satın alıp hürriyetine kavuşturmak için kullanıyordu. Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla malıyla yaptığı bu hizmetten dolayı, zaman zaman şiddetli geçim sıkıntısına düştüğü oluyordu. Aile olarak hayatları bazen çok zorlaşıyordu.
Hz. Ümmü Ruman R.A., bu harcamalardan dolayı eşini sorgulamak bir yana, her konuda destek oluyordu. Örnek bir saliha eş olarak bütün bu sıkıntıların ecrini Allah’tan bekleyerek sabrediyordu. Çok varlıklı bir hayat sürerken, her şeyini Allah yolunda harcayıp aç kalabilmek… Hz. Ümmü Ruman, bugünün insanı için düşünmesi bile bir kabus olan bu hali gönül hoşluğu ile karşılayabiliyordu. Bir yandan da çocuklarını en güzel şekilde terbiye etmeye çabalıyordu.
Mekke’de hayat sıkıntılı bir şekilde devam ederken, Rasulullah A.S., Cibril-i Emin’in “bu senin dünyada ve ahirette eşindir” dediği Hz. Aişe ile nişanlandı. Bu şerefli akrabalık Hz. Ebu Bekr ile Ümmü Ruman’ı çok sevindirmişti. Ne var ki, bu sevinci Mekkeli müşriklerin müminlere yaptığı eziyet ve işkenceler gölgeliyordu.
Umutlu Bekleyiş
Müşrikler, Efendimiz A.S.’ı öldürmek için teşebbüse geçerek zulmün zirvesine ulaşmişlardi. Evs ve Hazrec kabilelerinden bazilari yardim etmek üzere Akabe’de Rasulullah A.S.’a biat ettiler. O’da Medine’ye hicret için müslümanlara izin verdi. Böylece muhacir grupları tek tek ya da gruplar halinde Medine’ye göç etmeye başladilar. Zulüm insanlari yurtlarindan edip hicrete zorluyordu. Hz. Ebu Bekr de zaman zaman kendisi ve ailesi için hicret izni vermesi konusunda Rasulullah’dan istekte bulunuyor, O ise Allah’ın emrini bekleyerek bu isteğe cevap geciktiriyordu.
Ümmü Ruman R.A. eşine, Rasulullah A.S.’ın yanından her geldiğinde hicret izni verilip verilmediğini soruyordu. O da müşriklerin eza ve cefasından kurtulup emniyete kavuşmak, Medine’ye giden müslümanlara katılmak arzusundaydı. Hz. Ebu Bekr’in her defasında olumsuz cevap vermesini sabırla ve bir hikmeti vardır düşüncesiyle karşılıyordu.
Nihayet, Efendimiz A.S. Ebu Bekr R.A.’dan yol azığı ve binek hazırlamasını istedi. Hem de iki kişilik! Hz. Ebu Bekr buna öyle çok sevindi ki… Fakat birden ailesini hatırladı. Ümmü Ruman’ı kızlarını ve oğullarını. Onlar ne yapacaktı? Müşriklerin eline mi bırakacaktı?
Ümmü Ruman R.A., eşinin sıkıntılı halini görünce sebebini öğrenmek istedi. Ebu Bekr’in hicret izninin sadece kendisi için çıktığını söylemesi, Ümmü Ruman’ı sarsmadı. Dudaklarından teslimiyet sahibi ve ferasetli bir müminin kemalâtını ortaya koyan şu sözler döküldü: “Rasulullah’ın ailesi bizim için örnektir.”
Hz. Ümmü Ruman, Allah Rasulü A.S. ve Ebu Bekr R.A.’ın mağaradaki gizlenme günleri boyunca Kureyşliler’in şiddetli baskilarina metanetle tahammül etti. Özellikle Ebu Cehil’in kapısına gelerek durmadan tehditler savurduğu, Hz. Esma’yı tokatladığı anlarda bu metanetini asla yitirmedi. Onların Medine’ye varışlarından sonra ise, bir yandan ailesini müşriklerin taşkınlıklarına karşı korurken, bir yandan da Allah Rasulü’ne ve eşi Ebu Bekr’e kavuşacagi günü özlemle bekliyordu.
Nihayet özlem bitiyordu. Izin çikmiş, Ümmü Ruman ve aile efradi Rasulullah A.S.’ın kızlarıyla birlikte Mekke’den Medine’ye hicret etmişti. Medine’ye vardıklarında büyük sevinçle karşılandılar.
Efendimiz A.S.’ın Medine’deki günleri yoğun geçiyordu. Hz. Aişe ile Mekke’de yaptığı nişan adeta gündeminden çıkmıştı. Hz. Ebu Bekr için de aynı durum söz konusuydu. Bir gün Ümmü Ruman Hz. Ebu Bekr’e: “Ebu Bekr! Aişe işini Rasulullah’a hatırlatmayacak mısın?” diyerek nişani hatirlatti. Ebu Bekr Ümmü Ruman’a gülümsedi. Zaman kaybetmeden Rasulullah’ın yanına gitti. “Ailenle düğün yapmak istemiyor musun ya Rasulullah?” diye sorması, Peygamberimiz’in mübarek yüzünde tebessüme yol açtı.
Vakit kaybedilmeden düğün hazırlıklarına başlandı. Ümmü Ruman da bu mübarek eve gelin gidecek kızının doğal olarak en büyük yardımcısıydı. Bu evlilik, Rasulullah ile aralarındaki bağı bir kere daha kuvvetlendirecekti.
İftiraya Göğüs Geren Anne
Kızı Hz. Aişe’ye Rasulullah tarafından gösterilen sevgi ve ilgi, Hz. Ümmü Ruman’ın ancak vakar ve şükrünü artırdı. Bunun Allah’ın dilemesi ve inayetiyle olduğunu biliyordu. Ne var ki, bu akrabalıktan kaynaklanan mutluluğu, bir olayın sebep olduğu derin üzüntüyle gölgelendi: “İfk hadisesi” denilen meşhur iftira olayı.
Hz. Ümmü Ruman, kızının bu çirkin iftiradan aklanması, yaşadıkları sıkıntının bir an evvel son bulması için sürekli Allah’a dua ediyordu. Bu olay herkesi olduğu gibi, konudan ancak bir süre sonra haberdar olan Hz. Aişe’yi de çok üzmüştü. Ama o, müminlerin annesi olarak “ben işimi Allah’a bırakıyorum” diyerek tevekkül etmişti. Nitekim çok geçmeden Allahu Tealâ, Hz. Aişe’nin her türlü çirkinliklerden uzak olduğunu belirten ayetleri vahyetti. Anne Ümmü Ruman da Cenab-ı Hakk’a hamd ederek secdeye kapandı.
Bu zamanlar, Ümmü Ruman R.A.’ın hayatında karşılaştığı en zor dönemlerden biri olmuştu. Bu üzücü olaydan kısa bir süre sonra hastalandı. Hz. Aişe R.A. annesinin yanında kalıyor, hastalığıyla ilgileniyordu. Fakat bu mübarek sahabi, bu müstesna anne ve eş iyileşmedi ve Rabbi’ne kavuştu. Hz. Ümmü Ruman’ın vefatı, Hz. Aişe’yi çok üzdü. Defin sırasında Peygamber A.S. Efendimiz Ümmü Ruman’ın kabrine inerek şereflendirdi. Hayır dualarda bulundu.
Hz. Ümmü Ruman R.A.’ın, iman, teslimiyet ve güzel ahlâkla zinetlendirdiği yaşantısı, baştan başa örnek teşkil eder. Gerek anne, gerekse eş olarak ailesine gösterdiği itina ile, Allah’ın son dininin mümtaz neferlerinden biri olma şerefine ulaşmiştir. Sevgili Peygamber A.S. Efendimiz, “hurilerden bir kadına bakmak kimi sevindirirse, Ümmü Ruman’a baksın” buyurmuşlardır.
Bu övgüye layık olmuş Hz. Ümmü Ruman R.A.’a, hayır için koşan eşlerine desteği esirgemeyen hanımların hep gıptayla bakacak. Bugün ve kıyamete kadar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder