ARSA TARLA TOPRAK GAPS ÜZERİNE GEÇİRENLER
Bunları yana yakıla anlatan okuyucum, konunun dini yönüne ait bir izah istemiş bu köşeden... Gerçekten de toprak gaspının mahşerdeki sonuçlarına bakınca insan bir karış toprağın bile ne kazanılmasından memnun olmalı ne de kaybedilmesinden üzüntü duymalıdır. Bundan dolayı maneviyat büyükleri diyorlar ki: "Eğer insanlar başkasının tarlasından, yahut da arsasından bir karış toprak gasp etmenin ne korkunç azaplara sebep olacağını bilselerdi, değil komşudan bir karış toprak almak, belki kendi arsa ve tarlasından gönüllü olarak toprak verir, böyle tehlikeli sonuçları göze alamazdı... Nitekim El-Hakaik'ten arz edeceğim şu tarihi olay da toprak gaspının dehşetini göstermektedir... Medine valisi Mervan bin Hakem'e gelen Erva binti Enis adındaki Medineli kadın, Aşere-i Mübeşşere'den olan Said bin Zeyd'i şikayet ederek der ki: - Said'le sınır komşusuyuz. Sınırı kendi arsasından çizdiğimi iddia ederek sınırımı bozup benim arsama geçmek istiyor. Şikayetçiyim... Medine valisi bu şikayeti hayretle dinledi. Çünkü kadının şikayet ettiği Said bin Zeyd, Aşere-i Mübeşşere'den idi... Böyle bir gasba yönelecek sıradan biri olamazdı. Hemen Said'i çağırttı. - Bu kadının arsasından kendi arsana toprak katmak istiyormuşsun. Bu iddianın doğruluk payı olabilir mi? diye sordu. İthamı ürpererek dinleyen Said bin Zeyd; "Resulullah'ı (sas) dinlemiş bir insan için birinin toprağından bir karış olsun toprak gaspı mümkün olamaz." diyerek şu hadis-i şerifi nakletti: Toprak gaspı konusunda bizzat dinlediğim Resulullah (sas) Hazretleri, bütün ashabının yanında şöyle buyurdu: - Bir insan birinin toprağından kendi toprağına bir karış olsun toprak katarsa bilsin ki o toprak yedi kat yerin dibine kadar o kimsenin boynuna halka gibi geçirilir. Melekler ateşten kamçılarla vurarak, kaldır bu toprağı, diye vururlar. O kimse kaldıramadığını söylemesi üzerine de kaldıramaz olsaydın dünyada üzerine almazdın, madem dünyada kaldırdın, öyle ise ahirette de kaldıracaksın, diyerek ateşten kamçılarla azap devam eder... Bundan sonra Said bin Zeyd şu soruyu sorar: - Resulullah'tan (sas) bu hadisi bizzat dinlemiş bir insanın başkasının bir karış toprağını gasp edebileceğine ihtimal verebiliyor musunuz?.. Mervan, düşünmeye başlar. Ancak iddiasında ısrar eden kadının ithamları çok ağır gelir Said bin Zeyd'e... Öteden beri duasının kabul olduğu yolunda bir kanaat oluşan Said bin Zeyd, bu defa ellerini açıp dua yapmaya mecbur kalır: - Ya Rabbi, der bu kadın benim arsamdan gasp ettiği kısmı vermemek için bu iftirayı yapıyorsa gözlerini görmez hale getir de gasp ettiği toprağa, kazdığı kuyuya kendini düşür, kimin yalan söylediğini de böylece meydana çıkar... Bakın sonunda neler oldu? Erva adındaki bu kadın yaşlanınca gözleri görmez oldu. Ortasında evi bulunan arsanın bir ucundan öteki ucuna gerdiği bir ipe tutunarak gidip geliyorken eli ipten kurtulunca kazdığı su kuyusuna doğru gittiğinin farkına varamadı, kuyuya başı aşağı düşerek öldü. Böylece gasp ettiği toprağa kazdığı kuyu kendine mezar oldu... Bu olaydan sonra toprak gaspı konusundaki bu hadis dilden dile dolaşmaya başladı: - Kim birinin toprağından bir karış olsun gasp ederse mahşerde yedi kat yerin dibine kadar o toprak halka olarak gasp edenin boynuna geçirilir. Melekler kaldır bunu diyerek ateşten kamçılarla vururlar, kaldıramıyorum deyince de kaldıramasaydın dünyada gasp eder miydin, diyerek ateşten kamçılarla azap devam eder... İşte bu sonuçtan dolayı imanı kuvvetli Müslümanlarda sınır kavgaları pek olmaz, toprak gaspı göze alınamaz. Çünkü ahiretteki sonucu dünyadaki kazancından çok ağır tecelli eylemektedir. İmanlı insanlar bir karış toprak için bu dehşetli azabı göze alamazlar... Okuyucumun büyük bir üzüntü ile anlattığı sınır kavgasına girenlerin bunları hatırlamaları yeterli gibi geliyor bana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder