6 Mart 2015 Cuma

1- GÜNAHLAR NASIL DÖKÜLÜYOR?
Ebu Osman şöyle diyor: Selman-i Farisî ile bir ağacın altında oturmuştuk. O, ağacın bir dalından tutarak onu silkti. Derken ağacın üzerindeki bütün yapraklar döküldü. Bu esnada bana dönerek: “Neden böyle yaptığımı sormuyor musun?” dedi.
Ben de: “Neden böyle yaptınız?” diye sordum.
Selman-i Farisi şöyle dedi: “Bir gün Resulullah (s.a.a)’in huzurunda bir ağacın altında oturmuştuk. Resulullah (s.a.a) ağacın kurumuş dalını tutarak onu silkti. Derken ağacın bütün yaprakları yere döküldü. Daha sonra şöyle buyurdular:
“Ya Selman! Neden böyle yaptığımı sormuyor musun?”
Ben: “Neden böyle yaptınız?” diye sordum.
Buyurdular ki: “Müslüman bir kimse, güzel bir şekilde abdest alarak beş vakit namazını kılarsa, bu ağacın yapraklarının döküldüğü gibi onun da günahları dökülür
 
 

2- ŞÜKREDEN KUL

İmam Ali (a.s), Yahudi birisine Resulullah (s.a.a)’in her açıdan bütün peygamberlerden daha üstün olduğunu vasfederken O Hazretin ibadetine değinerek şöyle buyurdular:
“Resulullah (s.a.a) namaza kalktığında, şiddetli bir şekilde ağladığından dolayı kaynayan tencereden duyulan bir ses gibi O Hazretin göğüs ve karnından ağlama sesi duyuluyordu. Oysa Allah Teala O’nu kendi azabından güvende kılmıştı. Bu ibadet ve ağlamasıyla Rabbine huşu etmek ve ona uyanlara imam ve örnek olmak istiyordu. O kadar namaz ve ibadet için ayakta dururdu ki, ayakları şişer ve yüzünün rengi sararırdı. Gecelerin hepsini ibadetle geçiriyordu; öyle ki Allah-u Teala ayet nazil ederek şöyle buyurdu:
“Tâhâ! Biz sana bu Kur’ân’ı güçlük çekmen için indirmedik.”[2]
Birisi Resulullah’ın bu halini görünce: “Ya Resulellah! Allah-u Teala senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmemiş midir; o halde neden bu kadar zahmet çekiyorsun?” dediğinde Resulullah (s.a.a): “Evet öyledir ama Allah’ın şükreden kulu olmayayım mı?” diye buyurdular.”[3]
 
 

3- DÜNYA HAYATI

İbn-i Sinan, İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakletmektedir:
Bir adam (İbn-i Mesud) Resulullah (s.a.a)’in yanına geldiğinde O Hazretin bir hasır üzerinde yatmış olduğunu ve uykudan uyandığında hasır ve liften olan bu yastığın O’nun bedeni ve yüzünde iz bırakmış olduğunu görüyor. Derken elini iz bırakılan yere sürerek şöyle diyor: “Ne Kesra[4] ve ne de Kayser[5] böyle bir duruma razı olmamışlardır. Onlar ipek ve kadife üzerinde yatıyorlardı. Oysa sen bu hasır üzerinde yatmışsın!”
Resulullah (s.a.a) onun bu sözüne karşılık şöyle buyuruyor:
“Allah’a andolsun ki, ben onlardan daha üstünüm; ben onlardan daha değerliğim. Ben nere, dünya nere! (Dünya benim için önemli değildir.) Dünyanın durumu, gölgesi olan ağacın altına gidip kısa bir süre orada dinlenen, gölge kaybolunca da kalkıp oradan göçüp giden ve orayı terkeden bir yolcunun durumuna benzer.”[6]
(Dünya, sürekli kalıcı bir yurt değildir. Öyleyse, baki ve sürekli kalacağımız yurt için uğraşıp orayı onarmaya çalışalım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder