6 Mart 2015 Cuma

5- GÜZEL HASLETLER

Hişam b. Salim İmam Sadık )a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Bir grup kafir esiri Peygamber (s.a.a)’in yanına getirdiklerinde, Peygamber (s.a.a) bir kişi hariç hepsinin öldürülmesini emretti.
Ölümden kurtulan şahıs şaşkınlıkla: “Neden onların arasından sadece beni serbest bıraktınız?!” diye sordu.
Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:
“Cebrail, Allah-u Teala’dan, Allah ve resulünün sevdiği şu beş hasletin sende olduğunu bana haber verdi:
1-     Namusuna çok kıskanç (ona leke gelmeye razı olmayacak) birisisin.
2-     Cömertsin.
3-     Güzel ahlaka sahipsin.
4-     Doğru konuşansın.
5-     Şecaatli ve yiğit birisisin.
Esir olan adam Resulullah (s.a.a)’in bu sözlerini duyunca Müslüman oldu ve son anına kadar da bu akide üzere baki kaldı.”[
 

6- AMEL DEFTERİNDE KÜÇÜK YALAN

Umeys kızı Esma şöyle diyor:
Ben Aişe’nin evlendiği gece ona eşlik ediyordum. Onu hazırlayıp bir grup kadınla birlikte Resulullah (s.a.a)’in yanına götürdüm. Allah’a andolsun ki, Resulullah (s.a.a)’in yanında bir süt kabından başka yiyecek bir şey yoktu. Resulullah (s.a.a) o sütten bir miktar içti. Sonra o süt kabını Aişe’ye verdi. Aişe onu almaktan utandı. Ona: “Resulullah’ın elini geri çevirme, onu al” dedim. Aşie de utandığı bir halde o süt kabını alıp ondan biraz süt içti.
Daha sonra Resulullah (s.a.a): “Süt Kabını arkadaşlarına ver” dedi.
Onlar: “Bizim iştahımız yoktur” dediler.
Onların bu sözü üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: “Açlıkla yalanı asla bir araya toplamayın.”
Esma şöyle diyor: Ben dedim ki: “Ya Resulellah! Eğer bizlerden biri, bir şeyi istediği halde iştahım yoktur derse bu yalan mı sayılır?”
Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: “Evet, yalan sayılıyor ve amel defterine küçük yalanlar dahi küçük yalan olarak yazılmaktadır.” [9]
 
 

7- DİLİ KORUMAK

Hişam b. Salim İmam Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
Resulullah (s.a.a), yanına gelen bir sahabeye şöyle buyurdular: “Seni, Allah’ın onun vesilesiyle cennete götürecek bir işe kılavuzluk edeyim mi?”
Sahabe: Evet ya Resulellah.”
Peygamber (s.a.a): “Allah’ın sana verdiğinden halka infak et ve diğerlerine de ver.”
Sahabe: “Kendim diğer kimselerden daha muhtaç olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “Mazluma yardımda bulun.”
Sahabe: “Kendim ondan daha güçsüz olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “Cahili hidayet et.”
Sahabe: “Eğer kendim ondan daha cahil olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “O zaman hayır şeyler dışında dilini koru. Seni cennete götürecek olan bu hasletlerden birinin sende olmasını istemiyor musun?”[10]
 
 

8- MUTLU İNSAN

İmam Sadık (a.s)’dan naklen şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Resulullah (s.a.a) ashabıyla birlikte iki dağ arasındaki yoldan geçerken şöyle buyurdular: “Şimdi karşınıza, şeytanın kendisine üç gün yaklaşmadığı bir şahıs çıkacaktır.”
Çok geçmeden derisi kemiklerine yapışan, gözleri çukura inen ve dudakları çok yeşillik yediğinden dolayı yeşil olan bir Arap gözüktü.
Yakına gelince: “Peygamber kimdir?” diye sordu.
Peygamber (s.a.a)’i ona gösterdiklerinde, Peygamber (s.a.a)’in huzuruna gelerek: “Ya Resulellah! İslam’ı bana öğret” dedi.
Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: “De ki: “Eşhedu en lâ ilahe illâllah ve eşhedu enne Muhammed’en resulullah”[11]
Göçebe Arap bu şehadet kelimesini ikrar etti.
Resulullah (s.a.a): “Beş vakit namazlarını kılmalısın; Ramazan ayı orucunu tutmalısın.”
Göçebe Arap: “Kabul ediyorum.”
Resulullah (s.a.a): “Hac amellerini yapman, zekatını vermen ve cenabet guslü dökmen gerekir.”
Göçebe Arap: “Kabul ettim.”
Peygamber-i Ekrem ve ashabı, söz konusu Arap İslam’ı kabul ettikten sonra kendi yollarına devam ettiler. Bir miktar yol kat ettikten sonra göçebe Arab’ın devesi kafileden geriye kaldı.
Peygamber (s.a.a) onu göremeyince durup onu sordu. Ashap: “Onun devesi iyi hareket edemediğinden dolayı kafileden geri kaldı” dediler.
Müslümanlar geri dönerek onu aramaya koyuldular. Nihayet onu ordunun arkasında buldular. Onun devesinin ayağı bir farenin yuvasına geçerek hem devenin ve hem de onun boynu kırılmıştı; ikisi de orada can vermişlerdi.
Peygamber (s.a.a) orada bir çadır kurmalarını ve ona gusül vermelerini emretti. Daha sonra kendisi çadıra girerek onu kefenledi.
Peygamber-i Ekrem (s.a.a) alnından ter döküldüğü halde çadırdan dışarı çıkarak şöyle buyurdular:
“Bu göçebe Arap aç olduğa bir halde dünyadan göçtü; o, iman edip imanını zulümle karıştırmayan kimselerdendir; o, tertemiz bir imanla dünyadan ayrıldı. İşte bundan dolayı huriler cennet meyveleriyle onu karşılamaya geldiler; onun etrafını sararak şöyle diyorlar: Ya Resulellah! Siz aracı olunuz da bu adam cennette bizimle evlensin ve biz onun eşi olalım.”[12]
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder