RA D SÜRESİ AYET 31
وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَى بَل لِّلّهِ الأَمْرُ جَمِيعًا أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُواْ أَن لَّوْ يَشَاء اللّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا وَلاَ يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُواْ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُواْ قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِّن دَارِهِمْ حَتَّى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ ﴿٣١﴾
Ve lev enne kur’ânen suyyirat bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem yey’esillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le hedân nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).
RA D SÜRESİ AYET 32
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ﴿٣٢﴾
Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe emleytu lillezîne keferû summe ehaztuhum, fe keyfe kâne ıkâbi.
RA D SÜRESİ AYET 33
أَفَمَنْ هُوَ قَآئِمٌ عَلَى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَجَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء قُلْ سَمُّوهُمْ أَمْ تُنَبِّئُونَهُ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي الأَرْضِ أَم بِظَاهِرٍ مِّنَ الْقَوْلِ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ مَكْرُهُمْ وَصُدُّواْ عَنِ السَّبِيلِ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ ﴿٣٣﴾
E fe men huve kâimun alâ kulli nefsin bi mâ kesebet, ve cealû lillâhi şurakâe, kul semmûhum, em tunebbiûnehu bi mâ lâ ya’lemu fîl ardı em bi zâhirin minel kavl(kavli), bel zuyyine lillezîne keferû mekruhum ve suddû anis sebîl(sebîli), ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
RA D SÜRESİ AYET 34
لَّهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الآخِرَةِ أَشَقُّ وَمَا لَهُم مِّنَ اللّهِ مِن وَاقٍ ﴿٣٤﴾
Lehum azâbun fîl hayâtid dunyâ ve le azâbul âhırati eşakk(eşakku), ve mâ lehum minallâhi min vâk(vâkın).
RA D SÜRESİ AYET 35
مَّثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ ﴿٣٥﴾
Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), ukuluhâ dâimun ve zilluhâ, tilke ukbellezînettekav ve ukbel kâfirînen nâr(nâru).
RA D SÜRESİ AYET 31
EGER bu ku ran ile daglar yürütülmüş ve ya yeryüzü parçalanmış veya onunla ölüler konuşturulmuş olsa bile (onlar yine de iman etmezlerdi) dogrusu bütün yetki ALLAH ındır iman edenler kafirlerden ümitlerini kesip şunu anlmadılar mı ALLAH dileseydi elbette insanların hepsini dogru yola ulaştırırdı inkar edenlerin başlarına yaptıklarından dolayı musibet inip duracak veya yurtlarının yakınına konacak sonunda ALLAH ın azap sözü gelecek şüphesiz ALLAH sözünden caymaz
RA D SÜRESİ AYET 32
YEMİN olsun ki senden önce de peygamberlerle alay edildi ben o inkar edenlere süre verdim sonra tuttum onları cezalandırdım bakın bakalım azabım nasılmış
RA D SÜRESİ AYET 33
HERKESİN yaptıgını gözetip duran böyle olmayanlar gibi olur mu onlar ALLAH a ortaklar koştular de ki söyleyin bakalım onların adlarını yoksa ona yeryüzünde bilmedigi bir şey mi haber vereceksiniz yoksa sadece kuru bir laf mı söylüyeceksiniz dogrusu inkara saplananlara hileleri güzel gösterildi onlar hak yolunda saptırıldılar kimi de ALLAH saptırırsa onu yola getirecek yoktur
RA D SÜRESİ AYET 34
ONLAR dünya hayatında bir azap vardır ahiret azabı ise daha çetindir onlar ALLAH tan kurtaracak hiç kimse yoktur
RA D SÜRESİ AYET 35
MUTTAKİLERE vaat edilen cennetin hali şudur altından ırmaklar akar yemişleri ve gölgeleri süreklidir işte bu takva yolunu tutanların sonudur inkarcıların sonu ise ateştir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder