16 Şubat 2016 Salı

Bunların azapları pek çetin gördüm. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar ana ve babalarına isyan ederek karşı gelenlerdir.
Yine bir kavim gördüm; bunların boyunlarına ateşten dağlar gibi büyük halkalar geçirmişlerdi. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar, üzerlerinde bulunan emanetleri sahiplerine vermeyenlerdir.
Bundan sonra, bir kavim gördüm; zebaniler bunları ateşten bıçaklarla boğazlıyorlardı. Ama bunlar aynı saatte diriliyordu. Bunlar dirilince, zebaniler tekrar onları boğazlıyorlardı. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar haksız yere adam öldürenlerdir.
Bir kavim daha gördüm; gayet çirkin ve kötü kokulu cife yiyorlardı. Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: Bunlar gıybet edip insanların etini yiyenlerdir.
Bunlardan başka, cehennemde iki sınıf kimse gördüm; bunların bir sınıfı erkeklerden, bir sınıfı da kadınlardandı. Bunların azabı gayet şiddetli idi. _Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı: _Bu erkekler, beylerin önünde sopa ve kamçılarla gidip zavallı fakirlere vurup zulüm edenlerdir. O kadınlar ise sureta libas giyip hakikatte cümle azası belli, açık hükmünde ve erkeklere aşikâr olanlardır. Ayrıca dışarı çıktıkları zaman, erkekleri kendilerine çekenlerdir. Bu sebepten, başları deve hörgücü gibi büyük olup selametle doğruca cennete giremezler.
Bundan sonra, cehennemde bir alay erkek ve dişi kimseler gördüm. Bunların azabı birbirine benzemiyordu. Her birine bir başka türlü azap olunuyordu. Bu tabakada azap olunanlar arasında bunlardan şiddetli azap olunan yoktu. Şöyle bir azap ediliyorlardı. Bunları ateşten sopalar üzerine asmışlardı. Etleri pişip dökülüyor; sadece kemik kalıyorlardı. Hak Teala onların etlerini bitiriyor; yine önceki gibi etleri pişip dökülüyordu. Bazıları da, ateşten zincirlerle, bukağı_Bunlar kimlerdir? Diye sordum; Malik şöyle anlattı:
Bunların vücut sağlığı yerinde iken namazı terk edenlerdir.
Ve şöyle dedim: Ey Malik, kapıyı kapa, bakacak takatim kalmadı.
Malik şöyle dedi: YA RESULULLAH, mübarek gözünüzle müşahede ettiğiniz azapları gördüğünüz gibi ümmetinize bildirin. Ümmetinizi çok çekindirin. Masiyetlerden, Allahın emrine aykırı hareketten onları alıp men edin.Allaha tam itaate teşvik edip ibadet yoluna getirin. Allahın azabı şiddetlidir. Cehennemi yedi tabakadır. Bu gördüğünüz ilk tabakasıdır. Aşağıları daha şiddetlidir.’ Bunu dinledikten sonra, RESULULLAH SAV EFENDİMİZ ümmetine şefkatından dolayı ağlamaya, şefaat ve niyaza başlar.
Ümmetinin zaafı ve o gibi azaba takat getiremeyeceklerini anlatıp o kadar çok ağladı ki ; Cebrail, Mukarreb melekler ve orada bulunan diğer melekler dahi ağlamaya başladılar. Resulullah sav Efendimizin tazarru ve niyazına: AMİN!: Dediler.
Bunun üzerine, izzet sahibi Yüce Hakk’tan şu hitap geldi:
Habibim, senin değerin benim katımda büyüktür; duan makbuldür. Şefaatın makbuldür. Gönlünü hoş tut; seni muradına eriştirdim. Kıyamette sana bir makam vereceğim; şu kadar asileri sana bağışlayacağım, ta ki: YETER. Diyesin. Senin ümmetini sair ümmetlerin üzerine seçtim. Seni de onlara şefaatçı kıldım. Dilediğin kadar şefaat eyle; kabul ederim.
Sonra… Malikten başka, cehennem hazinler on sekiz tanedir; Malikle 19 olurlar. ‘Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.'(74/30) Resulullah sav Efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halas olmalarınıı diledi. Bunun üzerine Yüce Hakk şöyle buyurdu: Senin ümmetine on dokuz harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa. kendilerini o on dokuz cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılarım. O cümle şudur: “BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder