furkan süresi ayet 41
وَإِذَا رَأَوْكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا ﴿٤١﴾
Ve izâ raevke in yettehızûneke illâ huzuvâ(huzuven), e hâzâllezî beasallâhu resûlâ(resûlen).
furkan süresi ayet 42
إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا ﴿٤٢﴾
İn kâde le yudıllunâ an âlihetinâ lev lâ en sabernâ aleyhâ, ve sevfe ya’lemûne hîne yeravnel azâbe men edallu sebîlâ(sebîlen).
furkan süresi ayet 43
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا ﴿٤٣﴾
E raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu, e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen).
furkan süresi ayet 44
أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا ﴿٤٤﴾
Em tahsebu enne ekserahum yesmeûne ev ya’kılûn(ya’kılûne), in hum illâ kel en’âmi bel hum edallu sebîlâ(sebîlen).
furkan süresi ayet 45
أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاء لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا ﴿٤٥﴾
E lem tera ilâ rabbike keyfe meddez zıll(zılle), ve lev şâe le cealehu sâkinâ(sâkinen), summe cealnâş şemse aleyhi delîlâ(delîlen).
furkan süresi ayet 41
seni gördükleri zaman seninle sadece alay ediyorlardı ALLAH ın peygamber diye gönderdigi bu mu diyorlardı
furkan süresi ayet 42
sahi ben eger mabudlarımız hakkında direnmeseydik az daha bizi onlardan uzaklaştıracaktı [diyorlardı] azabı görecekleri gün kimin yolunun daha sapık oldugunu bileceklerdir
furkan süresi ayet 43
ilahını arzusu edineni gördün mü artık ona sen mi vekil olacaksın
furkan süresi ayet 44
yoksa sen onların çogunu işitirler akıl ederler mi sanıyorsun onlar yalnızca hayvan gibidirler hatta onların yolu daha sapıkındır
furkan süresi ayet 45
rabbinin gölgeyi nasıl uzattıgına bakmazmısın dileseydi onu elbette sakin [hareketsiz ] kılardı sonra güneşi ona rehber yaptık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder