28 Şubat 2017 Salı

1/3/2017 SELAMUN ALEYKÜM ALLAH VE RASULÜNE BAGLI OLAN GÜZEL KARDEŞLERİM VE GÜZEL MÜMİNLER
BUGÜNKÜ SABAH SOHBETİMİZ VE AKŞAMKİ VE GECE YARISI SOHBETİMİZ DİYELİM ÇÜNKÜ YABANCI DEVLETLERDEN DE TAKİP EDİLDİM İÇİN BÖYLE SÖYLEMEK ZORUNDAYIM BUGÜNKÜ HASBİHALİMİZ SOHBETİMİZ ZALİMİN ZULMÜ KARŞILIKSIZ KALMIYACAKTIR
AMAN HA AMAN SAKINIKİ ÖYLE GÜNDEN ALLAH HIN DEHŞETİ SAKLADIGI GÜNDEN ALLAH ÇOK SABREDER SABRIN SONUNDA DA ZUNTİKAM İNTİKAMINI ALIR İŞTE OGÜNDEN SAKINI BAKALIM RABBİM NE SÖYLÜYOR BİZLERE KULAK VERELİM KULAK ARKASI YAPMAYALIM GÜZEL MÜMİNLER
İbrahim suresi, sayfa 261, ayet:42’den 52’ye kadar.
‘’Asla zalimlerin yapacağı şeyden, Allah’ı gafil sanma. Ancak Allah onların azabını öyle bir güne bırakıyor ki o gün gözler korkudan dikilir kalır.’’
Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
Beni zalimlerin işlediğinden gafil zannetme. Kim ne yapıyor kim ne düşünüyor, kimin kalbi sağlam kimin kalbi bozuk biliyorum. Peki, Ya Rabbi niye cezalarını vermiyorsun, diye sorulursa. Ben onların cezalarını öyle bir güne tehir ediyorum ki o günde gözler korkudan fırlayacak. O gün dehşet günüdür.
İbrahim suresi, ayet 43:
‘’Öyle ki, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri, kendilerine bile dönüp bakmayacak. Kalplerinin içi hayır namına her şeyden boştur.’’
Telâşe ve korkularından gözleri kendilerine bakmayacak. Zalimlerin hali budur. Bu dine mani olanların hali budur.
Cenab-ı hak buyuruyor: ben bu zalimleri bilmiyorum zannetmeyin. Ben sizi onlardan kurtaramam da zannetmeyin. Hepsine kadirim. Bir an içinde hepsini yok edebilirim.
Biz Allah’u Teala’nın işine karışmayalım, her yaptığı doğrudur. Her yapacağı da doğrudur. Biz sabredeceğiz. Bu imtihanlar bize de olacak. Başta peygamberlerimize oldu. Biz de onların izindeyiz bize de olacak. Ahirette bu zalimlerin ne zor işleri var. Allah bizi zalim olmaktan muhafaza eylesin. Cenab-ı Hak bir adama hasım olmasın, oldu mu onun işi bitti.
’Her kimin kalbinde Allah (sevgisi, zikri) olursa onun dünya ve ahirette yardımcısı Allah’dır. Her kimin kalbinde Allah’dan başkası olursa onun dünya ve ahirette hasmı Allahu Teala’dır.
Onun için yolda izde devamlı derslerimize çalışalım. Boş işlerle meşgul olmayalım. Sabredelim. Cenab-ı Hak bize yardım edeceğine söz verdi. Ne zaman yardım edecek? O sorulmaz. Bakara suresi sayfa 34, ayet 214’de buyuruyor ki:
‘’(Ey müminler) yoksa siz, kendinizden öne geçen (ümmet)lerin (yaşanıp) mesel (olmuş hal)leri, siz(in başınız)a da hiç gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öylesine) şiddet (korku, fakirlik)ler ve sıkıntı (hastalık ve acı)lar isabet etti ve (öyle) sarsıldılar ki, peygamber(leri) ve onunla beraber iman edenler:’Allah’ın yardımı ne zaman gelecek’ dediler. (İşte o zaman Mevla Teala tarafından onlara) ‘Haberiniz olsun ki, şüphesiz Allahu Teala’nın yardımı pek yakındır’ denildi.’’
Demek ki bu yolda gelen zahmetlere katlanmak lazım, illa katlanmak lazım.
Cenab-ı Hak kullarını cennette nasıl rahat ettirecek dünyada da ettirebilir ama ettirmiyor. Allahu Hâkim: Allah her ne işlerse işi yerindedir. Onun yanlışı yoktur. O ne yapıyorsa doğrudur. Bize ne yaparsa da doğrudur. Bunu böyle kabul etmedikten sonra olmaz.
İbrahim suresi ayet 44:
‘’İnsanlara, azabın kendilerine geleceği günü haber verip korkut ki, o gün zulmedenler şöyle diyecektir: Ey Rabbimiz! Bize yakın bir zamana kadar izin ver. Senin davetine icabet edelim. Ve peygamberlere tabi olalım. Onlara denilecektir ki: sizin için bir zeval yoktur, diye evvelce yenin etmiş değilmiydiniz?’’
Dünyada zulmeden ve haksızlık edenler ölümleri başladığı gün diyecekler ki: ‘’Ey Rabbimiz bizi tehir et hemen canımızı alma. Çok istemiyoruz az bir zaman tehir et.
Cenabı Hak soracak:
– Ne yapacaksınız?
– Ya Rabbi nereye çağırıyorsan senin senin davetine koşacağız diyecekler.
Bak ne yalvarıyorlar Mevla’ya.
Dünyada kimseyi saymazlardı. Şimdi ipin ucu Mevla’nın eline geçti. İpin ucu her vakit Mevla’nın elindedir.
Ya Rabbi! Bizi tehir et, biz ölüme hazırlanamadık ama niyetimiz hazırlanmaktı. Ve peygamberlerine de uyacağız şimdiye kadar uyamadık. Mevla onlara cevap verecek. Bundan evvel size ahiret işleri söylendiğinde, bize bir şey olmaz diye yemin etmediniz mi? Şimdi ne oldu size? Ya Rabbi anlamadık. Ama şimdi işi anladık, diyorlar. Cenab-ı Hak’da anlamanın zamanı geçti. Ben size peygamberler, kitap gönderdim ve peygamberlerin varislerini gönderdim. Size hakikatler açıklandı, siz onların tarafına bakmadınız. İşte bu Allah onun vaat ettiklerini günü geldimmi ne buyurdu ise o olur. Siz kulsunuz sizin dediğiniz olmaz.
İbrahim suresi ayet 45:
‘’Hâlbuki siz nefislerine zulmetmiş olanların yurtlarında ikamet etmiş ve onlara neler yapmış olduğumuz sizin için apaçık belli olmuş idi ve sizin için misallerde beyan etmiştik.’’
Ayet 46:
‘’gerçekten onlar (İslama karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Ve onların hilesi Allah katında (malum) dır ve onların hilesi ondan dağlar zail olacak bir kuvvette değildir.’’
Kâfirler dini yıkmak için ellerinden gelen bütün hilelerini kullandılar. Cenab-ı Hak buyuruyor ki, onların hilelerinin cezası benim yanımdadır, her ne kadar koca dağları yerinden oynatacak kadar dahi olsa. İşte İslamda sabredenler kurtulacak. Şimdi bize sabır düşüyor. Ya Rabbi sen bizi kayır, elimizden tut, demekten başka çare yok.
Bizi Cenab-ı Hak kayırıyor. Biraz bir şeyler çekeceğiz. Eğer düşmanların ipini bırakırsa bizi bir anda yok ederler, ama Allah bırakmıyor.
Hud suresi ayet 56
‘’(yeryüzünde) hareket eden hiçbir yaratık yoktur ki illa onun alnından tutan O’dur. Muhakkak, benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.’’
Yeryüzünde sallanacak bir mahlûk yok, Allahu Teala onu alın saçından yakalamış istediği tarafa çeker. Rabbimiz dosdoğru yol üzeredir. Yanlışı yok. Zulmetmez, kendisi zulmetmez edenlere de razı değil.
İbrahim suresi ayet 47:
‘’Artık Allahu Teala’yı peygamberlerine olan vaadinde hulf edici sanma. Şüphe yok ki Allahu Teala azizdir, intikam sahibidir.’’
Cenab-ı Hak peygamberlere düşmanlarınızdan intikam alacağım diye vaad etti. Allahu Teala düşmanlardan intikam alacak, kimse onun işine karışamaz. Bütün dünya toplansa güneşi durdurabilir mi? Yok. Güneşi durduramıyorsun da Allah’ı nasıl durduracaksın? Onu kim durdurabilir? Allahu Teala çok büyük, çok büyük ciddi söylüyorum. Onun kulu olmak ne büyük nimet. Bundan büyük nimet arayan beş para etmez. Dünyanın masaları, asansörleri, apartmanları beş para etmez. İş Allah’ın elinde. Onun kulu olabiliyor muyuz? Ondan başka bir şey aramayın. Ondan başka arayan yanlış arıyor. Dünya da ahirette O’nun.
Necm suresi ayet 25’de ‘’Ahirette dünya da Allah’ındır.’’ ‘’Allah azizdir (çok uludur), intikam sahibidir.’’
Düşmanlardan intikam alacak. Cenab-ı Hak buyuruyor: ben sözümden dönmem, kim beni sözümden döndürecek.’’ Allahu Teala sözünden niye dönecek ki?
Cenab-ı hak buyuruyor. Benim güneşimi döndürsünler, ayımı döndürsünler, yıldızımı döndürsünler. Yok, bir gram dahi döndüremezler. Bir ufak dağı dahi yerinden uçuramazlar.
İbrahim suresi ayet 48:
‘’O gündeki bu yer başka bir yere göklerde başka göklere çevrilecek. Ve vahid kahhar olan Allahu Teala’nın huzuruna çıkmış olurlar.’’
Kahhar; ezici, toz edici, kahredici…
Ayet 49:
‘’ Ve o günde günahkârları bukağılara vurulmuş bir halde görürsün. Mücrimler şeytanlarla birbirlerine bağlanmış bir haldedirler.’’
İbrahim suresi ayet 50:
‘’Onların gömlekleri katrandandır ve onların yüzlerini ateş kaplayacaktır.’’
Katran: Kazanda kaynayan zift. Mücrimlerin gömlekleri bu katrandan olacak. Buna dayanılır mı? Yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Sen dünyada buna çalıştın, bunu buldun. Kur’an böyle haber veriyor. Bunları duymamak akıldan değil. Dundunalıktır, akılsızlıktır.
İbrahim suresi ayet 51:
‘’Allahu Teala her kimseyi kazandığı ile cezalandırmak için böyle yapacaktır. Şüphe yok ki Allahu Teala’nın hesabı (muhasebesi) çok süratlidir.’’
Hayır kazandı ise onunla, şer kazandı ise onunla cezalandırılacaktır. (ceza karşılık manasındadır.)
İbrahim suresi ayet 52:
‘’İşte bu ayetler insanlara kâfi bir tebliğdir. Hem bununla korkutulmuş olsunlar ve hem de O’nun muhakkak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri de güzelce düşünsünler.’’
selamun aleyküm ve rahmet ullahi ve beraikatuhu kıymetli gönül doslarım ve sevgili kardeşlerim güzel müminler bu akşamda  sizinle hasbihal edeyim dedim sohbet edeyim dedim ve dünyaya gelmeye sebeb olan anne ve babalarımızla ilgili bir iki kuranikerimde geçen bir iki ayeti kerimeyi hem kendime hemde sizlere hatırlatıyım dedim biliyorsunuz anne ve baba çok kıymetli varlıklardır
ya cennet olur evladı için yada cehenndem olur evladı için bunu efendimiz asl beyan ediyor ve şöyle diyor kimin anna babası yanındaa olupta sabahleyin kalkıp ta kalkınca onlara iyilik eder onların gönülerini kırmaz onlar hizmet eder onları sevindiri onları mutlu eder gönülerini hoş eder ise ALLAH O evladın önüne cenneten iki kapı açar evet cenneten iki kapı ne oldu anne ve baba evladın cennete gimesine vesile oldu neden dolayı anne ve babayı sevindirdiği için sevdiği için onlara saygı duyduğu için onlara mutlu etdigi için evet ALLAH da ne yaptı o evlada anne ve babanın hatırına cenneten iki kapı açtı ama akside olabilir efendimiz onuda haberdar ediyor  kim anne sini babasını gücendirerek sabaha çıkarsa veyahut  kim anne sini baba sını gücendirerek gönülerini hatırlarını gönülerini inciltmiş  kırmış akşama çıkarsa evet biz maalesef günümüzde anney le babayla ilgilenen onlara alaka gösteren onları baştacı eden evlerinin en kıymetli yerlerinde oturtan insanlar maalesef günümüzde onların sayısı  pek az dır anne ve baba yaşlanınca ya huzur evindedir ALLAH MUHAFAZA  yada sokaklarda tek başına kalmıştır yada parası pulu varsa kendi evinde inzivaya çekilmiştir  belkide üç tane beştane ontane çocukları vardır ama hiç biride gelip kapısını açmaz ALLAH muhafaza işte bu evlat içinde sabahleyin kırmış ise akşama kadar akşam kırmış ise sabaha kadar iki tane cehenndemden kapı açar bunlar ne demektir bunlar yani bu vaziyete anne sinin babasının gönülerini kırmış gönülerini incilt miş bu vaziyete ölür ise onların gideceği yer nereymiş cehenndem miş ama onları sevmiş onların gönülerini hoş tumuş onlara iyilik etmi ise ALLAH da onların hatırına o evlada ne yapaca onlarada cenneten kapılar açacak ve cennete koyacak inşallah sevgili kardeşlerim kuranikerimde isra süresi 23 ayeti kerimede
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا
Ve kadâ rabbuke ellâ ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), immâ yebluganne indekel kibere ehaduhumâ ev kilâ humâ fe lâ tekul lehumâ uffin ve lâ tenher humâ ve kul lehumâ kavlen kerîmâ(kerîmen).evet rabbimiz bu ayeti kerimede bize şunu söylüyor sadece ALLAH a kuluk edin sadece rabbinize sadece rabbimizin kendine kuluk edin rabbim sadece kendisine kuluk etmemizi biz onun kuluyuz bizi yaratan o yaşatan o rızkı veren o havamızı veren o suyumuzu veren o havamızı suyumuzu rızkımızı kese kim bize hava vere bilir kim bize su vere bilir güneşi karat sa kim aça bilir güneşin önünü oksijenin kese kim yaşıya bilir he canlı şeyi sudan yaratım buyuruyor diyor evet sularımızı kese hayat bitecek okadar isyana ramen bukadar günaha ramen ALLAH cc lü yinede yüzümüze bakıyor evet onun rahmeti geniş bakar baksın İNŞALLAH evet sadece kendisine kuluk etmemizi sonra bakın sonra ALLAH kuluktan sonra ayete anna babanıza iyi davran manızı önce ALLAH a kuluk sonra anne ve babanıza iyi davranmanızı emreti
 sonra onlardan her biri veya ikisi annesi ölmüş olur babası yanındadır babası ölmüş olur annesi yanındadır veya ikisi yanındadır veya her biri senin yanında senin yanında yaşlanırlar ise anne nizle babanızla yaşıyor iseniz İNŞALLAH yaşıyanlardan olur sunuz olalım rabbim nasip etsinde anne ve babamızla yaşıyalım ve onlar bizi cennete sevk etsinler onlar senin sizin yanınızda yaşlanırlarsa bakın rabbimiz ne buyuruyor aman sakın ha onlara öf bile demeyin of anne sende aman baba sende ALLAH hın emrine muallif oluyor ALLAH hın emrine karşı geldin görüyormusunuz ALLAH hın emrine karşı gelmektir ANNEYE ÖF DEMEK BABAYA ÖF DEMEK ALLAH öf deme diyor sen öf diyorsun bunuda aşıyorsun bagrıyorsun aşıyorsun anne nin babanı gönlünü inciltiyorsun kırıyorsun azarlıyorsun ALLAH muhafaza kendine cehendemi hazırlıyorsun ALLAH öf bile demeyin buyuruyor onları azarlama onlara güzel muamelede bulun güzel söz söyle tatlı dilde bulun gönülerini al inciltme onları sonra bakın rabbimiz bişey daha öğretiyor bize isra süresi 24 ayeti kerimede
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).
onları esirgiyerek alçak gönüle üzerlerine kanatlarını ger diyor onlara güzel davran ki gönülerini alki onlara alçak gönülü ol öf aman filan deyil alçak gönülü tevazu bir şekilde sesinizi anne nizin baba nızın sesinde fazla yük selt miyeceksiniz  öf öf bile deken sen neyin peşindesin evet kardeşlerim rabbimiz anne mize babamıza kol kanat gerin diyor onları öyle muhafaedin ki zara gelmesin kol kanat olun onlara ve çok fazla uzatmıyorum ve onlara şöyle duva edin rabbim onlar küçüklüğümde nasıl yetiştirmiş iseler bana nasıl bakmışlar bana nasıl titizlikle annam benin 9 ay karnıda gez dirmiş kurban olayım sonra kucağında memesinden emzirmiş gece yatmamışım ağlamışım gece kalkmış benimle uğraşmış hasta olmuşum gecesini gündüzünü benim için terk etmiş her şeyi ben olmuşum bütün ömrü bütün hayatı ben var olunca elini benim üzerimden çek memiş bana kol kanat olmuş işte rabbimiz de diyorki sizde onlara kol kanat olun şimdi onlar nasıl benin yetiştirmiş iseler kol kanat germiş iseler rabbim sen de şim di onlara rahmetinle muamele eyle ALLAH hım evet rahmetinle muamele eyle yarabbim ölmüşler ise onları kabirlerinde cenneti seyrede seyrede kıyamet satine kadar onları mutlu et kıyamet saatinden sonra onları en güzel bir şekilde onları cennetine yerleştir ALLAH hım anneye babaya du va edelim evet sevgili kardeşlerim hz reti MUSA AS  bilir siniz haz musa aleyihiselamın bir kısası var anne ler le ilgili onuda kısaca anlatayımda başınızı ağrıt mıyayım yarabbim benim cennet deki kom şumu bana göster diyor benim cennet deki komşum kim yarabbim diyor bana göster diyor  ALLAH diyor ki musa senin cennet deki komşun felanca kasap diyor falanca yerdeki falanca kasap diyor musa as gidiyor kasabı buluyor dükanında misafir oluyor akşama kadar akşamleyin kasap buyur evimize gidelim evlerine gidiyorlar kasap musa as evdeki yerini gösterdikten sonra sen şuracıkta biraz otur benim azıcık işim vardiyor adam gidiyor musa as bakıyor tavanda bir zembil sepet gibi bişey demektir onu indiriyor indirince içine bakıyor ki içerisinde bir insan kadın onun hizmetini görüyor onun gönlünü alıyor onu sevindiriyor mutlu ediyor karnını doyuruyor ve tekrar tavana asıyor geliyor musa as lamın yanına musa aleyhisemama diyor ki sen kimsin arkadaş ALLAH cennete seni bana kom şu eylemiş diyor mus as sen ne amel etdin ki ALLAH senin bana cennete kom şu eylemiş adam diyor ki musa as akşama kadar benim yanım daydın ne yaptığımı gördün yani eve gitimizde de ne yaptığımı gördün şu in dirdigim benim annem felçli hiç bir tarafı tut muyor ben onu sabahleyin giderken zembilden indirim ihtiyaçlarını görürüm sevin diririm ve onu mutlu ederim temizliğini yaparım karnın doyururum oraya çekerim koyarken derki evladım ALLAH SENİN cennete musaya kom şu eylesin diye duva eder akşam leyin gelince gine aynısını yaparım gine aynı duva yı yapar ALLAH senin cennete musaya kom şu eylesin evet musa as tama diyor annenin baba nın duvası mak bul dur ANNE NİN BABANIN DUVASINI ALLAN ADAMIN SIRTI YERE GELMEZ annesini babasını güldüren adam dünyada güler annesini babasını mutlu eden adamı ALLAH DÜN YADADA MUTLU EDER AHİRETEDE MUTLU EDER ozaman sevgili kardeşlerim gelin anne ve baba larımızı üz meyelim gönülerini almak süratle rabbimizi razı edelim ve onların hörmetine rabbimde bizi cennet ine yerleştirsin biliyorsunuz peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde mimbere çıkarken üç basamakta amin diyor onlardan bitanesi anne babayla ilgili ve cebrayil as duva ediyor peygamber efendimizde  onun duvasına amin diyor birinci basamakta amin ikin ci basamakta amin üçüncü basamakta  amin diyor onlarda birisi anne ve babayla ilgili kimin anne ve baba sı yanında olur yanında yaşlanır onula beraber büyür onların gönülerini almakla cenneti hak etmiyorsa onun burnu yerde sürün sün dei cebrayil as lam anne sini baba sını razı etmeden ölen adam burnu yerde sürün sün ne demektir cehenndeme gitsin ve diyor efendimiz bende onun duva sına amin dedim evet sevgili kardeşlerim akılı olmak lazım üç günlük dünya hayatını ebedi olan o alemdegi güzeliklere feda etmeyelim dünya hayatı geçici bitecek zevki sefanız bitecek cevrü cefamızda bitecek onun için anna başta taç imiş babada başta tac imiş her derde ilaç imiş bir evlat pir olsada yaşlansada alimde olsa velide olsa neymiş anneye muhtaç imiş muhtacız hepimiz dün kü çocuklar idik şimdi anne baba olduk ve bu sıra kıyamete kadar devam edecek ve herkes üzerine düşen vazifesini ihmal etmesin anne baba sına saygı sevgi ile muhabet etsin ki ALLAH tan muhabet görsün EFENDİMİZDEN MUHABET GÖRSÜN TABİ ANNE BABA HAKI NDA SÖYLENECEK ÇOK SÖZLER VAR BÖYLE İKİ ÜÇ KELİMEYE SIGMAZ BUNLAR HAKINDA KİTAPLAR YAZILMIŞ ALLAH bakın bize ayetler indirmiş bizlerde üzerimize düşen fazifelerimizi yapalım inşallah annemiz ve babamız hörmetine onlarla beraber aylecek coluk çocuklarla beraber ümmeti muhammed olarak ALLAH hın bizim için hazırlamış olduğu altlarından ırmaklar akan cennet lerine gidip saraylarında köşklerinde bizim için hazırladı gidip orada zevkü sefa sürelim üç künlük dünyada şeytanın peşinde koşupta dün yada yorulmaya değmez ALLAH KORUSUN CENABI HAK hepinizden razı olsun peygamber efendimize komşu eylesin cenabı hak razı olsun ALLAH VE RASULÜNE EMANET KALIN GÜZEL MÜMİNLER
 
 
 

27 Şubat 2017 Pazartesi

besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu

şuara süresi ayet 57
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).
şuara süresi ayet 58
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Ve kunûzin ve makâmin kerîm(kerîmin).
şuara süresi ayet 59
كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Kezâlike, ve evresnâhâ benî isrâîl(isrâîle).
şuara süresi ayet 60
فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
Fe etbeûhum muşrikîn(muşrikîne).
şuara süresi ayet 57-59
onları bahçelerden pınarlardan  hazinelerden ve güzel  değerli makamlardan çıkardık böyle yaptık onları miras olarak İsrail oğullarına verdik
şuara süresi ayet 60
derken güneş doğarken onların arkalarına düştüler
besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu


şuara süresi ayet 52
وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mâl kitâbu ve lâl îmânu ve lâkin cealnâhu nûran nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
şuara süresi ayet 53
 
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Fe ersele fir’avnu fîl medâini hâşirîn(hâşirîne).
şüara süresi ayet 54
 
إِنَّ هَؤُلَاء لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
İnne hâulâi le şirzimetun kalîlûn(kalîlûne).
şüara süresi ayet 55
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
Ve innehum lenâ le gâizûn(gâizûne).
şuara süresi ayet 56
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
Ve innâ le cemîun hâzirûn(hâzirûne).
şüara süresi ayet 52
 
musaya kullarımı geceleyin alıp götür şüphesiz siz takip edileceksiniz diye vahyi ettik
şüara süresi ayet 53
firavun şehirlere toplayıcılar gönderdi
şüara süresi ayet 54-56
[ bunlargittikleri yerlerde ] şüphesiz bunlar az önemsiz bir topluluktur muhakkak ki onlar hakkımızda çok kötü kin besliyorlar biz ise dikkatli uyanık bir topluluğuz diyorlar
besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu

 

26 Şubat 2017 Pazar

selamun aleyküm doslar beni takip eden doslarımı VE YA YURT DIŞINDA YABANCI DEVLETE OLAN KARDEŞLERİM SİZLERİ ALLAH İÇİN SEVİYORUM EGER ARAŞTIRICI İSENİZ HİÇ TERET TÜSÜZ İMAN EDİN ÇÜNKÜ SİZE İMANIN HİÇ TEREDÜT ETMEDEN İMAN EDEN HAZ RETİ EBU BEKİR RAN RABBİM ONDAN RAZI ODA RABBİMDEN RAZI GİDİN SORUN EBU BEKİR KULUMA BEN ONDAN RAZIYIM ODA BENDEN RAZIMI DİYE RABBİM HABER GÖNDERİYOR EBU BEKİR RAN RAZIDIR RAZI RAZIDIR RAZI DİYE EKSENİN ETRAFINDA DÖNÜYOR İŞTE TERET DÜTSÜZ İMAN SAHİBİ HAZRETİ EBU BEKİR RAN
Değerli kardeşimiz,
Hazret-i Ebû Bekir, eskiden beri Resûl-i Ekrem Efendimizin en yakın dostlarından biri idi. Samimi görüşür ve konuşurlardı.
Onda da göze çarpan en mühim vasıf; Cahiliyye Devrinin çirkin âdetleri, kötü ahlâk ve yaşayışlarıyla fıtratını bozmamış olması, ruh, kalb ve aklını şirk inancı ile kirletmemiş bulunmasıydı. Tanınmış bir tüccardı. Kavminin ileri gelenleri her zaman fikrinden istifade ederlerdi. Kureyş'in kan davalarını halleden de oydu. Bir diğer mühim vasfı da; Kureyş âilelerinin soy soplarını, nesep şecerelerini, iyilik ve kötülüklerini gayet iyi bilmesi idi.
Resûlullah Efendimiz, henüz açıktan dâvete başlamamıştı. Fakat yine de dâvâsı kulaktan kulağa yayılmış ve Kureyş ileri gelenleri tarafından duyulmuştu.
Hz. Ebû Bekir, Yemen tarafına yaptığı bir seyahetten henüz dönmüştü. Başta Ebû Cehil, Ukbe bin Ebi Muayt ve bazı Kureyş ileri gelenleri kendisine "Hoş geldin" demek için evine vardılar.
Hz. Ebû Bekir,
"Ben Mekke'de yokken neler olup bitti? Önemli bir haber var mı?" diye sordu.
"Ey Ebû Bekir." dediler. "Büyük iş var! Ebû Talib'in yetimi Muhammed, peygamberlik iddiasına kalkıştı. Biz de senin Yemen'den dönüşüne kadar beklemeyi uygun bulduk. Artık, sen o dostuna git, ne edeceksen et."
Hz. Ebû Bekir, derhal Fahr-i Kâinatın evine vardı:
"Yâ Ebe'l-Kasım! Peygamberlik iddiasında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?" diye sordu.
Resûl-i Zişan Efendimiz, küçük yaşlarından beri beraber oldukları Hz. Ebû Bekir'in bu sözlerine önce tebessüm buyurdu. Sonra da,
"Yâ Ebâ Bekir! Ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın Resûlüyüm. İnsanları bir tek olan Allah'a dâvet ediyorum. Sen de şehâdet getir." dedi.
Hz. Ebû Bekir'in akıl ve gönül âleminde bir anda şimşekler çaktı. Bu sözleri, küçük yaşından beri çok iyi tanıdığı, zâtını candan seven ve sayan ve o âna kadar mübârek dudaklarından hilâf-ı hakikat tek bir söz işitmeyen Muhammedü'l-Emîn'den (a.s.m) duyuyordu. Hiçbir tereddüt emâresi göstermeden derhal kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.1
İslâma davet karşısında en ufak bir tereddüt göstermeyişini Resûlullah Efendimiz onun için bir fazilet sayarak şöyle buyurmuştur:
"Ebû Bekir'den başka imâna davet ettiğim herkes bir duraklama, bir tereddüt, bir şaşkınlık geçirdi. Fakat o, kendisine İslâmı anlattığım zaman ne durakladı ve ne de tereddüt etti."2
Resûl-i Ekrem Efendimizi, bu itibarlı dostunun Müslüman olması fazlasıyla sevindirdi. Hz. Âişe Validemizden gelen bu husustaki rivâyet şöyle:
"Nebiyy-i Ekremi iki dağ aralığında, Hz. Ebû Bekir'in Müslüman olmasından daha çok sevindiren bir başka hâdise olmamıştır."
İslâm'la şereflenen Hz. Ebû Bekir'in daha evvel gördüğü bir rü'yâsı da böylece gerçekleşmiş oldu: Rüyasında bir ayın Mekke'ye indiğini, sonra bölünerek şehrin evlerine dağıldığını, sonra da toplanıp kendi evine girdiğini görmüştü.
Bu rüyâsını o zaman Ehl-i kitaptan bazı âlimlere anlatmıştı. Onlar, gelmesi beklenen peygamberin pek yakında Mekke'den çıkacağını, kendisinin de ona uyup bahtiyarlar arasında yer alacağını söylemişlerdi.3
Hazret-i Ebû Bekir, Müslümanlığını izhâr etmekten de çekinmedi.
Müslüman olması Kureyş arasında büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü o, Kureyş içinde itibarlı, sağlam, güvenilir, sözünde sâdık biri idi. Sevimliliği ve yumuşak huyluluğu da onu kavmine sevdirmişti.
Hazret-i Ebû Bekir, Müslüman olan hür erkeklerin ilk halkasını temsil ediyordu. Onun Müslüman olmasıyla, îmân halkası biraz daha genişledi, yollar biraz daha açıldı ve müstakîm caddede yürüyen bahtiyarlar daha da arttı. Onun vasıtasıyla Müslüman olan Hz. Bilâl-i Habeşî ile, îmân ve İslâm nîmetine erişen ve her biri âdetâ bir sınıfın temsilcisi durumunda bulunan ilk Müslümanlar şunlar oldu:
Kadınlardan, Hazret-i Hatice, çocuklardan Hazret-i Ali, hür erkeklerden Hazret-i Ebû Bekir, azadlı kölelerden Hazret-i
besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu

şuara süresi ayet 46
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ ﴿٤٦﴾
Fe ulkıyes seharatu sâcidîn(sâcidîne).
şuara süresi ayet 47
 
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٤٧﴾
Kâlû âmennâ bi rabbil âlemîn(âlemîne).
şuara süresi ayet 48
رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ ﴿٤٨﴾
Rabbi mûsâ ve hârûn(hârûne).
şuara süresi ayet 49
قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٩﴾
Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhra, fe le sevfe ta’lemûn(ta’lemûne), le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne).
şuara süresi ayet 50
قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ ﴿٥٠﴾
Kâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(munkalibûne).
şuara süresi ayet 51
وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاء حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاء إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun).
 
şuara süresi ayet 46-47 -48
sihirbazlar derhal derhal secdeye kapandılar biz alemlerin rabbine musa ile harun un rabbine iman ettik dediler
şuara süresi ayet 49
 [bu durum üzerine firavun şöyle ] dedi ben size izin vermeden ona iman ettiniz şüphesiz o size sihir öğreten büyüğünüzdür o halde yakında mutlaka bileceksiniz kesinlikle ellerini ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim sizin hepinizi çarmıha gerdireceğim
şuara süresi ayet 50 51
zararı yok öyle ya da böyle biz elbette rabbimize döneceğiz biz bizim müminlerin ilklerinden olduğumuzdan dolayı rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız dediler
 
 
besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu

şuara süresi ayet 41
فَلَمَّا جَاء السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ ﴿٤١﴾
Fe lemmâ câes seharatu kâlû li fir’avne e inne lenâ le ecran in kunnâ nahnul gâlibîn(gâlibîne).
şuara süresi ayet 42
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ ﴿٤٢﴾
Kâle neam ve innekum izen le minel mukarrabîn(mukarrabîne).
şuara süresi ayet 43
قَالَ لَهُم مُّوسَى أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ ﴿٤٣﴾
Kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn(mulkûne).
şuara süresi ayet 44
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ ﴿٤٤﴾
Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûn(gâlibûne).
şuara süresi ayet 45
فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ ﴿٤٥﴾
Fe elkâ mûsâ asâhu fe izâ hiye telkafu mâ ye’fikûn(ye’fikûne).
şuara süresi ayet 41
sihirbazlar geldiklerinde  firavun a eger biz galip gelirsek bize bir ödül var mı dediler
şuara süresi ayet 42
[ firavun ] evet siz o zaman bana yakın olanlardan olacaksınız dedi
şuara süresi ayet 43
musa onlara ne atacaksanız atın dedi
şuara süresi ayet 44
hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar yüce firavun adına biz kesinlikle galip geleceğiz dediler
şuara süresi ayet 45
musa asasını koyuverdi bir de baktılar o her ne dolap çeviriyorlarsa hepsini yutuyor
 

24 Şubat 2017 Cuma

BUDA AŞIKLAR KER VANI DİYELİM
RİYADAN GÖSTERİŞTEN RABBİME SIGINIRIM

işte aşıklar hep aşkıyla buluşmak24-2 -2017 işter günlerden cuma cumada ilk dört rekatı kıldım şaşırmıştım dört diye iki rekat kılmıştım sonra hemen dört rekat daha kıldım o anda bir içime bir hal oldu ve duva etmeye başladım sevmek çok önemli sevginin oldugu heryerde güler açar RABBİM EVLERİNİZE sevgiyi doldursun huzuru doldursun sevgi olursa hepsi olur bende duva ederken doslarıma sevdiklerime ve birden dedimki benim ruhumu secde de cennet bahçesinde al yarrabim sevenin sevdiginin yanına yatır diye o arada öyle gülerek  güler yüzlü nurundan gözlerim kamaştı ve dişleri incigibiydi tarifi çok zor okadar muhteşem güzel gülüşüne kurbanım canım peygamberim ayaklarını ucuyla ayaklarını altını öpesim peygamberim topragın üstünüde şöyle yer gösteriyordu yuvarlak bura bura dercesine yerin yerin burada dercesine medinede ve gülerek hemen giti rabbim senin kapına kurbanım seveni sevdiginden ayırma sevenin sevdigine kavuştur ve yanına yatır sen ol dersen olur sevenin sevdiginin hatırına dünya boş aman ha aman ha sakınsakın sizlere bir şey söylemek isterim herkes vasiyet eder ölmeden ben de derim ki nerde olursanız olun ne halde olursanız olun temiz olun aptesli olun ve namazı bırakmayın kılın çünkü nama insanın bineyi kabirde nurdur cehendeme surdur çünkü bu aşk işidir namaz seven sevdigine kalu belada verdigi sözdür seven sevdigine fedakarlık eder bunu misali örne vercek olursam babam rahmetli sonanlarında bile namaz zorlandıgında yatıgı yerden ima ile kılıyordu ölmeden önce melekler gelir güzel kokuları sürdü ve dediki ben zorlanıyorum kuran okuda duva edelim bende sen biliyorsun okuda biz dinliyelim dedim ben tıkanıyorum sen oku okudum duva etdim ederken kokuları yatıgı yerlere evin heryerine sürdürdü bizler sürdürdü ben oturdugum yer gece kondu oldundan dolayı kendisi ihtiyacını dışarıya çıkıyordu devamlı yanında baktıgım için akşamları sabaha kadar uyur uyanık baktıgım için sahabeyi anlatırdı onların acılarını düşünür kendi acısın yoksayardı ve şükür ederdi ve dedim artık dışarı çıkmak yok ben örde yap   dökerim yüksünme dedim tama dedi ve sonra sendeledi çün kü artık vakit gelmişti melekler geldiydi eve ve saradı soldu ve dediki yanımda hep kalderdi kuran oku diye söylerdi ve esma zikrine başladım  tehvit kelime yi şahadet getirerek ayaucunda kuran başucunda kuran ve esma zikiri çekere ruhunu teslim eti ve öyle acele etdik ki yerine yatırmaya hiç engel kalmadı çıkmadı suratle yatırdık yerine ve dagıldı herkes ve eve geldigimde uykuya daldıgımda birde baktım babam gülerek elinde ceketi eve geliyor aşıklar böyle olur birde diyordu bak ömer bak ömer benim kabrimin yanında babamın kabrinin yanında ömer diye birisi yok sadece saliha annesinin yanında yatıyor yaşamak önemli aman ha aman namaza başlayın kılmıyorsanız çünkü çok zor namaz sız hayat yıkılmaya mahkum kalmış evlere benzer kaplerinizi allah ve rasulünü nuruyla doldurun güzel müminler nufuz cüzdanında müslüman yazmakla olmuyor müslümanlı yaşamakla oluyor ALLAH VE RASULÜNE EMANET KALIN GÜZEL MÜMİNLER
ÖLÜM VAR ÖLÜM
GELMEZ SANDIĞIN O AN MUTLAK GELECEK,
BİTMEZ SANDIĞIN ÖMRÜN SONA ERECEK,
ELBET BIRGUN SIRA SANA GELECEK,
UNUTMA KARDESİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...
GECE GÜNDÜZ EĞLENİRSİN DOYMAZSIN,
ARAYIPTA DOĞR YOLU BULMAZSIN,
BİRKEZ OLSUN SECDEYE BAŞ KOYMAZSIN,
UNUTMA KARDEŞİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...
NEYİNE GÜVENİR VURDUM DUYMAZ OLURSUN,
SÖYLENENE KULAK VERMEZ UYMAZ OLURSUN,
ENINDE SONUNDA SENDE PİŞMAN OLURSUN,
UNUTMA KARDEŞİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...
AZRAİL GELEREK RUHU TENDEN ALACAK,
SON SEFESI VERINCE BEDEN CANSIZ KALACAK,
SÜREN DOLUP VADEN TAMAMLANACAK,
UNUTMA KARDESİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...
TÜKENİP BİTMEDEN VAR İKEN SÜREN,
VER ARTIK KENDİNE BIR ÇEKİ DÜZEN,
YAPTIĞIN HERSEYİ VAR GÖREN BİLEN,
UNUTMA KARDESİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...
GAFLETE DÜŞEREK DALMA SAKIN RÜYAYA,
NEFSİNE YENİLEREK KANMA FANİ DÜNYAYA,
ŞEHADET GETİREREK YÖNEL YÜCE MEVLAYA,
UNUTMA KARDESİM ÖLÜM VAR ÖLÜM...

23 Şubat 2017 Perşembe

“Tebessüm Sadakadır”…

Alemlere rahmet iki cihan serveri Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) bize sadakayı çok vermemizi telkin etmektedir. “Verecek bir şeyimiz yok Ya Rasülallah” diyenlere de “İnsanlara tebessüm etmeniz de bir sadakadır” buyurmuşlardır.
Gülümsemek, güler yüzlü olmak ve az gülmek sünnettir. Bunlarda sadaka sevabı vardır. Bunlar kalbe hayat verir. Ruha huzur verir. İnsanları kaynaştırır, insanlar arasında güven, sıcaklık ve yakınlaşma meydana getirir. Dostlukları arttırır. Düşmanlıkları öldürür, husûmeti kırar. Kırgınlıkları önler. Şeytandan gelen kini, nefreti, öfkeyi, kızgınlığı, küskünlüğü söndürür ve yok eder.
Peygamber Efendimiz (asm) gülümserdi ve güler yüzlü idi. İnsanlara somurtmazdı. Kızdığında kızgınlığını belli etmezdi.
“Güler yüzle insanlara selâm vermen sadakadır.”(Câmiü’s-Sağîr, 4/1513)
“Allah yumuşak ve güler yüzlü kimseyi sever.” (Câmiü’s-Sağîr, 2/503)

“Siz mallarınızla bütün insanları memnun edemezsiniz. Öyle ise, güler yüzlülüğünüz ve güzel huyunuzla onları memnun ediniz.”
 (Câmiü’s-Sağîr, 2/661)
“Allah Müslüman kardeşine surat asan kimseye buğz eder.” (Câmiü’s-Sağîr, 2/500)
“Allah’tan kork ve hiçbir iyiliği küçümseme. Bu, su isteyen birisine kovandan su vermek veya Müslüman kardeşini güler yüzle karşılamak dahî olsa.” (Müslim, Birr, 144; Tirmizî, Et’ime, 30)
Çok gülmek, kahkahayla gülmek, yapmacık gülmek, boş yere gülmek, alay edici, incitici ve küçümseyici gülmek ve boş ve batıl şekilde güldürmek ise derece derece yasaklanmıştır.
“Az gül. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür (katılaştırır).”(Tirmizî, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd, 19)
“Siz benim bildiğimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Yüksek dağlara çıkar, sızlanarak Allah’a yalvarırdınız. Çünkü kurtulup kurtulamayacağınızı bilemiyorsunuz.”(Câmiü’s-Sağîr, 4/1427
“Kim gülerek günah işlerse, ağlayarak cehennem ateşine girer.” (Câmiü’s-Sağîr, 4/1534)

“İki çeşit gülme vardır: Bir gülme vardır ki, Allah sever. Bir gülme vardır ki, Allah gazap eder. Allah’ın sevdiği gülme şudur: Kişi görmeyi arzuladığı bir din kardeşiyle karşılaşır ve onu gördüğünden dolayı sevinir. Allah’ın gazap ettiği gülme ise, kişi incitici, eziyet verici, küçük düşürücü, alay edici, kaba veya batıl bir sözü hem gülmek ve hem de başkalarını güldürmek amacıyla söyler. Bu yüzden yetmiş kat Cehennem uçurumundan aşağı yuvarlanır.” 
(Câmiü’s-Sağîr, 3/1149)
“Ölüm kendisini kovaladığı halde, dünyayı kovalayan kimseye şaşarım. Kendisinden gafil olunmadığı halde, gaflete dalan kimseye şaşarım. Allah kendisinden râzı mıdır, kızgın mıdır bilmediği halde kahkahayla gülen adama şaşarım.” (Câmiü’s-Sağîr, 3/1174)
“Bana az önce şu duvarın kenarında cennet ve cehennem gösterildi. Hayrın yapılmasının ve şerden kaçınılmasının önemli sonuçları olduğunu bu günkü kadar görmedim. Eğer benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız.”(Buhârî, Salât, 51; Müslim, Fezâil, 134)
“Acıkmadan yemek, uyku gelmeden uyumak, şaşkınlık yaşamadan yapmacık olarak gülmek, musîbet ânında feryad etmek, nîmet ânında gayrimeşrû şekilde çalgı çalmak Allah katında büyük gazaba sebep olan şeylerdendir.” (Câmiü’s-Sağîr, 3/1313)

“Allah şu altı hasleti çirkin görür:
1. Namazda lüzumsuz hareketler,
2. Sadakayı başa kakmak,
3. Orucu tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunmak,
4. Kabirlerin yanında gülmek,
5. Cünüp olarak mescide girmek,
6. İzinsiz başkasının evine göz atmak.”
 (Câmiü’s-Sağîr, 2/479)
Lütfen yazıyı paylaşarak Müslüman kardeşleriniz arasında tebessüme vesile olun…
besmele görselleri ile ilgili görsel sonucu

eselamun aleyküm ve rahmet ullahi ve beraikatuhu ey ALLAH ın güzel kuları kimini beyaz kimini sarı kimini siyah yaratan ALLAH ım sana nakadar şükretsem azdır çünkü sen alemlerin rabbisin benimde sahibimsin sahibim benden birşeyler istiyor bende onu elimden geldigi kadar gücümün yetigi kadar yapmaya ugraşıyorum emeklerimizi boşa çıkarma ALLAH HIM
“Allah’a ortak koşmadan ölen cennete girer; Allah’a şirk koşarak ölen de cehennemi boylar.” (Müslim, Îmân 151)
Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona cennet yolunu kolaylaştırır. Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklar bile âlimlerin bağışlanması için Allah’a yalvarırlar. Bir âlimin sadece ibadetle uğraşan bir kimseye üstünlüğü, on dördüncü gecesinde ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler altın gümüş değil, sadece ilmi miras bırakmışlardır. İşte bu ilim mirasına konan kimse, çok büyük bir kısmet kazanmış olur.” (Ebû Dâvûd, İlim 1; Tirmizî, İlim 19)
Şüphesiz ki sözde ve işle doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır. (Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105)
Allah’tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Tirmizî, Cum’a, 80)
(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler…
Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir.” (Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374)
“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve tevekkül üzere)dir.” (Müslim, Cennet 27)
“Kızma, sana cennet verilsin!” (Taberânî, Evsat, III, 25)
SABRIN MÜKAFATI CENNETTİR
Sabrın mükâfâtının ancak cennet olduğunu gösteren şu hâdise ne kadar ibretlidir:
Abdullâh bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ- bir gün Atâ bin Ebî Rebâh’a:
“–Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. O:
“–Evet, göster!” deyince İbn-i Abbâs şöyle dedi:
“–Şu siyah kadın var ya! İşte bu kadın, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e geldi ve:
«–Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allâh’a duâ eder misiniz?» dedi.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, şifâ vermesi için Allâh’a duâ ederim.» buyurdu.
Bunun üzerine kadın:
«–Hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için duâ buyurunuz.» dedi. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de onun için Allâh’a niyazda bulundu.” (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)
İşte başa gelen iptilâlara sabrın Hak katındaki yüksek kıymeti…
ALLAH HER SECDE KARŞILIĞINDA SENİ BİR DERECE YÜKSELTİR
Rebîa bin Kâ’b -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in kapısında geceler, ona abdest suyunu hazırlar, ihtiyâcı olan şeyleri getirirdim. Gece bir müddet: «Semiallâhu li-men hamideh», bir müddet de: «Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn» dediğini duyardım. (İbn-i Sa’d, IV, 313)
Bir gün Allâh Râsûlü:
«–Benden dilediğini iste!» buyurdu. Ben:
«–Cennette Sen’inle beraber olmayı isterim.» dedim. Efendimiz:
«–Başka bir şey istesen olmaz mı?» buyurdu. Ben:
«–Dileğim ancak budur!» dedim. Bunun üzerine Allâh Rasûlü:
«–Öyleyse çokça secde ederek kendin için bana yardımcı ol!» buyurdu.” (Müslim, Salât, 226)
Sevbân radıyallahu anh’den “insanı cennete götürecek bir amel söylemesi” istenmiş ve bu istek üç defa tekrarlanmış, bunun üzerine Hz. Sevbân şu hadisi rivayet etmiştir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatânı siler.” (Müslim, Salât 225. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Tirmizî, Salât 169; Nesâî, Tatbîk 80, 89)
Secdeden maksat, umûmiyetle namazdır. O hâlde cennete girerek orada Allâh’ın Habîbi’ne komşu olmak isteyenler, bol bol namaz kılmalı, Hakk’a yakınlık anları olan secdeleri artırmalıdırlar. Zîrâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in cennetteki mevkii, peygamberlerin de üzerinde olan, zirve bir makamdır. Hadîs-i şerîften anlaşıldığı vechile, Efendimiz’e cennette yakın olabilmek için, sünnet-i seniyyeyinin gerektirdiği vazîfeleri yerine getirmek ve bilhassa huşû içinde çokça namaz kılmak îcâb etmektedir.
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kim sabah akşam camiye gider gelirse, her gidip gelişinde Allah Teâlâ o kimseye cennetteki ikramını hazırlar.” (Buhârî, Ezân 37; Müslim, Mesâcid 285)
 “Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rekât namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” veya “Ona cennette bir köşk yapılır.” (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1; Tirmizî, Salât 189; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 66, 67)
Bir kişi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:
–Beni cennete götürecek bir amel söyle! dedi. Rasûl-i Ekrem de:
“–Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı görüp gözetirsin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1, Edeb 10; Müslim, Îmân 12, 14. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 10)
CENNETE GÖTÜREN BİR AMEL
Bedevînin biri Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
–Ey Allah’ın Resulü! İşlediğim takdirde cennete gireceğim bir amel söyle bana, dedi. Rasûl-i Ekrem:
“–Allah’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk edersin. Farz olan namazları kılarsın. Yine farz olan zekâtı verirsin ve ramazan orucunu tutarsın” buyurdu. Bedevî:
–Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu söylediklerine hiçbir şey ilâve etmem, dedi.
Adam dönüp gidince Peygamber aleyhisselâm:
“–Cennetlik birini görmek kimi mutlu ediyorsa, şu kişiye bakıversin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1; Müslim, Îmân 15, Fezâilü’s-sahâbe 150. Ayrıca bk. İbni Mâce, Rü’yâ 10)
MEBRUR HACCIN KARŞILIĞI CENNETTİR
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir.” (Buhârî, Umre 1; Müslim, Hac 437)
CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNE
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse «sübhânallahi ve bi-hamdihî: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim» derse, cennette onun için bir hurma ağacı dikilir.” (Tirmizî, Deavât 60)
Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitâben:
“–Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de:
–Evet, Yâ Rasûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu:
“–Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Buhârî, Megâzî 38, Daavât 50, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 44-46)
BU 40 HAYIRDAN BİRİNİ İŞLERSEN CENNETLİK OLURSUN
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Müslümanları rahatsız eden yol üstündeki bir ağacı kesen bir kişiyi cennet nimetleri içinde yüzer gördüm.” (Müslim, Birr 129)
“Adamın biri, yol üzerinde bir ağaç dalı gördü ve ‘Allah’a yemin ederim ki, bunu müslümanları rahatsız etmemesi için buradan kaldıracağım’ dedi (kaldırdı ve) bu yüzden cennete konuldu.” (Müslim, Birr 128)
“Bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bu sebeple Allah ondan hoşnut oldu ve onu bağışladı.” (Buhârî, Ezân 32, Mezâlim 28; Müslim, Birr 127, İmâre 164)
“Kırk sevap vardır ki bunların en üstünü, birisine sağması için ödünç olarak sütlü bir keçi vermektir. Kim, sevabını umarak ve hakkındaki vaadlere inanarak bu kırk hayırdan birini işlerse, Allah onu, bu sebeple cennete koyar.” (Buhârî, Hibe 35. Ayrıca bk, Ebû Dâvûd, Zekât 42)
ALLAH’A İTAAT EDEN CENNETE GİRER
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer” buyurdu. Bunun üzerine:
–Ey Allah’ın elçisi, cennete girmeyi kim istemez ki? denildi. Peygamber Efendimiz:
“–Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir” buyurdu. (Buhârî, İ’tisâm 2)
DÜNYADAKİ CENNETLİKLER
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir.
Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî, Eymân 9, Tefsîr, 68/1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47)
YETİMLERE BAKAN CENNETLİK
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi. (Buhârî, Talâk 25, Edeb 24)
“Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr 14)
“Her kim üç kız çocuğunu himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lutuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 121; Ahmed, III, 97)
KOCASINI MEMNUN EDEN KADIN CENNETLİK
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” (Tirmizî, Radâ` 10)
“Anne ve baba, cennete en ortadaki kapıdan girmeye vesile olur.” (Tirmizî, Birr 3. Ayrıca bk. İbni Mâce, Talâk 36)
HASTA ZİYARET EDENE CENNETTE BARINAK MÜJDESİ
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
 “Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir:
Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!” (Tirmizî, Birr 64. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 2)
“Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.” (Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.”
–Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Rasûl-i Ekrem;
“–Cennet yemişidir,” buyurdu. (Müslim, Birr 40-42. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 2)
CENNETLİK BİR DAVRANIŞ: KENDİNE YAPILMASINI İSTEDİĞİ ŞEYLERİ BAŞKALARINA YAP!
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, Îmân 93-94)
“Bir kimse cehennemden kurtulup cennete girmeyi istiyorsa, Allah’a ve âhiret gününe imân etmiş olarak ölmelidir. Kendine yapılmasını istediği şeyleri o da başkalarına yapmalıdır…” (Müslim, İmâre 46. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 25; İbni Mâce, Fiten 9)
“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz” (Tirmizî, Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et’ime 1)
İNSANLARDAN HİÇBİR ŞEY DİLEMEYEN KİŞİYE CENNET GARANTİ
Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“–Kim bana, insanlardan hiçbir şey dilenmeyeceğine dair söz verirse, ben de ona cenneti garanti ederim” buyurdu. Bunun üzerine
–Ben söz veriyorum, dedim.
Râvi diyor ki, Sevbân hiç kimseden hiçbir şey istemiyordu. (Ebû Dûvûd, Zekât 27. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61)
BUNLARI TUTANA “CENNET SÖZÜ” VAR!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
–İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“–Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.
–İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
“–Ağız ve tenâsül uzvudur” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Yine Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki bacağı arasındaki (tenâzül) uzvunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” (Buhârî, Rikak 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61)
ŞAKA BİLE OLSA YALAN SÖYLEMEYENE CENNETTE KÖŞK
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim.
Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim.
İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 58; İbni Mâce, Mukaddime 7)
ÜÇ GRUP CENNETLİK
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar:
Âdil ve başarılı devlet başkanı,
Yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi,
Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.” (Müslim, Cennet 63)
ONUN SEVGİSİ SENİ CENNETE KOYAR
Bir adam:
–Ben şu “kul hüvellahü ahad” sûresini seviyorum, dedi. Peygamberimiz:
“Şüphesiz ki onun sevgisi seni cennete koyar” buyurdular(Buhârî, Ezân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l-Kur’ân 11)
CENNET KAPILARI AÇILIYOR
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden biriniz güzelce abdest alır -onu tastamam yapar- sonra da: Eşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh, derse, o kimseye cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer.” (Müslim, Tahâret 17)
KİM BU SALİH AMELLERİ BİR ARAYA GETİRİRSE CENNETE GİRER
Bir gün Allah Rasûlü (s.a.v) sahabeden yanında bulunanlara:
“–İçinizde bugün kim oruçludur?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben oruçluyum, ya Rasûlallah” dedi.
Efendimiz (s.a.v):
“−Bugün kim bir cenaze namazına iştirak etti?” buyurdu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Peygamberimiz:
“–Bugün kim bir yoksul doyurdu?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v):
“–Bugün bir hasta ziyaretinde bulunanınız var mı?” diye sordu.
Yine Ebû Bekir (r.a):
“–Ben, ey Allah’ın Rasûlü” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
“–Kim bu sâlih amelleri bir araya getirirse o mutlaka cennete girer.” (Müslim, Fedâilu’s-sahâbe, 12)
MÜMİN HİÇBİR HAYRA/İLME DOYMAZ
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Mü’min, cennete girinceye kadar hiçbir hayra/ilme doymaz.” (Tirmizî, İlim 19)
SON SÖZÜ “LA İLAHE İLLALLAH” OLAN KİLİ CENNETE GİRER
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el-Müstedrek, I, 351)
CENNETİ İSTEMEK
Cenâb-ı Hak cümlemizi Cehennem’den âzâd edip Cennet-i Aʻlâ’sına nâil eylesin! Zira kulun her dâim Allah’tan Cenneti istemesi ve Cehennem’den de O’na sığınması îcâb eder.
Nitekim Hazret-i Ömer (r.a.);
“Kendilerine Kitap verdiğimiz mü’minler, onu nasıl tilâvet etmek lâzımsa öyle tilâvet ediyorlar…”[1] âyet-i kerîmesini şöyle tefsir etmiştir:
“Cennetin zikredildiği âyetleri okuyunca Allah’tan Cennet’i ister, Cehennem’den bahsedilen âyetler gelince de Cehennem’den Allâh’a sığınırlar.” (İbn-i Ebî Hâtim, Tefsîr, I, 218; Ali el-Müttakî, Kenz, II, 357/4230)
el-Bakara, 121.
(İslam ve İhsan)