“Vermek istemeseydi, istemeyi vermezdi” sırrının mânâ bulduğu özel bir zaman dilimini daha idrak etmekteyiz.
Hangi makam bu kadar cömert olabilir? Hangi güç hep bir ağızdan aynı anda istenenleri duyup cevap verebilir?
Hangi kudret böylesi ikramları, tadları, lezzetleri bunca isteyene gecikmeden, şaşırmadan yetiştirebilir?
Ramazan istetir…
Hem de ne isteme…
Af ister günahkârlar… Mahcubiyetlerini perde yapa yapa, Cennet ister isyankârlar gözyaşlarını akıta akıta… Şefaat umar Resûlün sünnetinde tembellik yapanlar büyük bir mahcubiyet ve mahzuniyet içinde.
Secdeler ıslanır tövbe yağmurlarıyla.
Alınlar dayanır sert zeminlere… Hani bin pişman olmuşların derin yakarışlarını duyar da belki o taş gibi zeminler şahit olur umuduyla…
Geceler güne eklenir… Karanlıklar seherlerin aydınlığıyla buluşa buluşa, otuz günlük zincirin halkaları tamamlanır. Aralarında nurdan haleler gibi salihlerin, zakirlerin, şakirdlerin ebediyete bakan nurlu pencereleri açılır mânâ evlerinde.
Ramazan istetir… Hem öyle bir istetir ki, eşi benzeri görülmemiş saadet asrına benzer esintileri yaşata yaşata.
Nadimlerin tövbeleri kavurur günah köşelerini… “Yalnız bana değil, tüm ümmet-i Muhammed’e ver Yâ Rabbi” dilekleri semaya yükselir.
Ramazan istetir…
Kendim için de, eşim, dostum, kardeşim, yavrum, anam, babam için de ver Yâ Rab!.. Vermeyi istemeseydin istemeyi vermezdin ey Allah’ım! İnsanın en kıymetli dünyevî hazinesi vaktidir. O halde vakti nakde çevirmeyi sadece dünyalık olarak ele almamak lâzım. Uhrevî dünyanın nakdi ise sevabdır, ibadettir. Allah’ın rızasını kazanmaktır… On bir ayın sultanını uhrevî hayatın levâzımâtı için iyi bir pazar fırsatı bilip ona göre davranmak, ona göre değerlendirmek gerekir.
Ramazan istemek ayıdır… Ramazan isteyene istemeden vermek ayıdır…
Fakirin, fukaranın, mazlûmun, yetimin, dulun, muhtacın mağduriyetini giderme ayıdır…
Hazinesi zengin olan Rabbimizin bize verdiklerinden bir miktarını elimiz titremeden, gönlümüz bulanmadan şükür ile, sevgi ile başkalarına vermek ayıdır.
Hani kim bu dünyada istediği kadar kalabilmiş ki?
Hani kim hanlarını, katlarını, yatlarını öte tarafa zevk ve sefa için götürebilmiş ki?
Vermenin zorluğunu değil, istemenin masumiyetini bilerek ve tadarak Ramazan ayını idrak ve ihya etmeli ki, her veriş ve alış Allah rızası için olabilsin…
“Allah için vermeli, Allah için almalı ve Allah rızası için vermeyen gafil insanlardan almamalı” ölçüsüne uyarak yaşamalı.
İste o zaman bakın görün ki vermek de lezzet veriyor, istemek de, almak da.
Ramazan ayı her açıdan, her bakımdan başka istetir.
Başka güzellikte istetir… Kulca… Müslümanca… Üstelik makamların en yücesinden… İstenmeye en çok lâyık olanından…
Bizi bizden iyi bilen ve düşünen o İlâhî makamdan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder