18 Haziran 2015 Perşembe

Resûlullah (s.a.v), bütün aleme rahmet yapılmış ve bütün aleme tanıtılmıştır.
Bir devenin, kendisine eziyet eden sahibini şikayet etmesi olayında, Sahabe-i Kiram’ın, “Hayvan sizi tanıdı” demeleri üzerine Resûlullah’ın (s.a.v),
“Kafirler hariç, beni bütün varlıklar tanır” buyurması, (0)
Beyhâkî Cabır bin Abdullah’tan şöyle rivayet eder: Seleme Oğulla­rından birine âit bir erkek deve, heyecanlanıp köpürmeğe başladı ve sa­hiplerine saldırdı. Deveyi tutup yakalayamıyorlardı. Hurma bahçeleri de susuzluktan kurumaya yüz tuttu. Halbuki bahçeyi bu deve ile suluyorlardı. Resûlüllah’a gelip durumu arz ettiler. Resûlüllah (s.a.v.) de derhal kalkıp onların bahçesine gitti ve kapıya yaklaştığı zaman, bahçe sahipleri:
“Yâ Resûlallah, onun sana bir şey yapmasından korkarız!” dediler. Peygamberimiz de yanındakilere:
“Hiç korkmayınız, onun size bir zararı dokunmaz, haydi benimle beraber sizde giriniz!” diyerek bah­çeye girdi.
Deve Peygamberimiz’i görünce başını yere eğerek yürüyüp gelmeye başladı ve O’nun önüne kadar gelip başını yere koyarak secde etti. Peygamber Efendimiz de devenin sahiplerine:
“Haydi devenizi alı­nız ve yularını takınız!” buyurarak onlara teslim eyledi. (1)
Ahmed, îbn-i Ebû Şeybe, Dârimî ve Ebû Nuaym, Câbir bin Abdul­lah’tan naklederler, O demiştir ki: “Bir gün biz, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Neccâr Oğullarından birinin bahçesine gitmiştik… Bir de ne görelim, oradaki bir deve şiddetlenip köpürüyor, kimse yanma yaklaşamıyordu, derhal bu deveye yaklaştı ve onu “gel” diye çağırdı. O da derhal geldi ve O’nun önünde çöktü. Peygamberimiz: “Başlığım getiriniz!” bu­yurdu. Getirildiği zaman başlığını geçirdi ve sahibine teslim etti. Bu vesile ile orada buyurdu ki:
“Cinlerin ve insanların âsîleri müstesna, yerde ve gökte hiçbir varlık yoktur ki, benim Allah’ın Resulü olduğumu bilmemiş olsun!”(1)

 



Mescitteki hurma kütüğünün inlemesi,(0)
Buharî’nin bu hususla ilgili rivayeti şöyledir: Peygamber (s.a.v.), önceleri hurma kütüğüne dayanarak hutbesini okurdu. Kendisi için minber yapıldıktan sonra, minber üzerinde hutbesini irâd etmek için çıktığında, bu hurma kütüğünün sabî çocukların ağlaması gibi bir ses çıkararak ağlayıp-inlediği duyuldu. Peygamberimiz de bunun üzerine minberden inerek hurma kütüğünün yanına geldi ve onu kucaklayıp susturmaya çalıştı. Hurma kütüğü, yavaş yavaş inlemesini azaltarak sustu. Buyurdu ki: “Bu hurma kütüğü, Allah’ın zikrini duyması üzerine zaman zaman ağlar idi.
Dârimî Abdullah bin Büreyde tarikiyle şu haberi nakletmektedir:
Peygamber (s.a.v.), hutbesini okurken hurma kütüğüne dayanırdı. Kendisi için minber yapılınca, hurma kütüğünü terketti. Minber üzerine çıkıp hutbesini okumaya başlayınca, hurma kütüğü feryâd etmeye baş­ladı. Peygamberimiz de bunun üzerine minberden inerek hurma kütüğünün yanına geldi ve mübarek elini onun üzerine koyarak onu susturdu. Bu sırada kütüğe hitaben:
“istersen seni eski yerine dikeyim de orada eskisi gibi olasın! İstersen seni cennete dikeyim, orada cennetin nehirlerinden sulanarak neşvü nema bul, meyveler ver de Allah’ın dostları senin meyvelerinden afiyetle yesinler! Seçim senin, sen nasıl istersen öyle olsun!” buyurdu. Kütük, Peygamberimiz’in bu ikinci tekli­fini kabul etmiştir. Zira onlar Peygamber Efendimize sormuşlar: “Kütük haıngi şıkkı kabul etti?” demişler. Peygamberimiz de onlara verdiği cevabta: “O, cennette olmayı seçti” buyurmuştur.
Ahmed, îbn-i Sa’d, Dârimî, îbn-i Mâce, Ebu Nuaym ve Beyhakî, îbn-i Abbas’tan şu haberi nakletmektedirler: Peygamberimiz de minber­den inerek hurma kütüğünün yanına gelmiş ve onu kucaklayarak teskin etmiştir. Bu sırada Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ben, minberden ine­rek onu teskin etmesem, o kıyamete kadar feryâd etmeğe devam eder­di!”
îbn-i Sa’d, îbn-i Râhûye, Beyhakî, Sehl bin Sa’d el-Sâidî’den şu farklı haberi vermektedirler: “Mescidte bulunan ashâbtan bazıları da hurma kütüğünün yanına gelerek onun feryadından müteessir oldukla­rından orada ağlaşmaya başladılar ve çokça ağladılar. Peygamberimiz de minberden inerek hurma kütüğünün yanma geldi ve mübarek elini onun üzerine koyarak onu susturdu.”
Zübeyr bin Bekkâr da Medîneye Ait Haberler adlı kitabında, Ebu Veddâ oğlu Muttalib’ten yaptığı rivayetle şu farklılık vardır: “..Peygamber’den ayrılmış olmak sebebiyle feryâd edip inlediği için onu ayıplamayınız! Çünkü Allah’ın Resûlü’nden ayrılmış olmak, hiç bir şey için, kolay birşey değildir.”
îmâm-ı Beyhakî, Ebu Hatim el-Râzî tarikiyle Amr bin Sevâd’dan şöyle rivayet etmektedir:
“Bana îmâm Muhammed bin îdrîs el-Şâfiî dedi ki: Şânı Yüce Allah, Muhammed’e verdiğini, peygamberlerinden hiç bi­rine vermiş değildir!” Ben de onun bu sözüne karşılık: “Peki, ölüleri di­rilten İsa’ya dahî vermemiştir, diyebilir misiniz?” dedim. Imâm-ı Şafiî de buyurdu ki: “Evet, ölüleri dirilten isa’ya dahi vermemiştir! Zira sânı yüce Allah, Resulü Muhammed’e hurma kütüğünün feryâd etmesi mucizesini vermiştir. Bu ise, isa’ya verdiği ölüleri diriltme mucizesinden daha büyük bir mucizedir!” (1)

(1) Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri – İmam Suyuti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder