17 Haziran 2015 Çarşamba

orkidem
Efendiler Efendisi Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki;
“Ramazan’ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? isteği hemen karşılansın.”
Dua her zaman mü’minin dayanıp güveneceği bir esastır. Hayatının her safhasında duaya sarılıp İlahi rahmete iltica etmek, mü’mini diğer insanlardan ayıran belli başlı vasıflardan biridir. Mü’min duayı hayatının her anına sindirmiştir. Günde beş vakit kıldığı namazın manası “duâ”dır.
Akşam yatarken, sabah kalkarken, yemek öncesinde ve sonrasında, evden çıkarken, dostuyla el sıkışırken, kısacası bütün hal ve hareketlerinde dua, mü’minin vazgeçilmez bir alışkanlığı halindedir. Bu alışkanlık, kaynağını Resulullahın sünnetinde bulur. Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam her halinde ve hareketinde dua eder, mü’minlerin de dua etmesini emrederdi. Çünkü dua onu Rabbine yakınlaştıran bir vasıtadır.
Duayı bir esas olarak benimseyen mü’min nimet ve bolluk anlarında Rabbini hatırlayıp şükran hisleriyle dolduğu ve bunu hamdleriyle dile getirdiği gibi, darlık ve sıkıntı zamanlarında da Rabbine sığınıp sadece Ondan yardım ister. Çünkü dua kulluğun değişmez bir vasfı ve ayrılmaz bir parçasıdır.
Cenab-ı Hak da mü’min kullarının her zaman Kendisine dua etmesini istemektedir:
Ey Habibim, kullarım Beni sana sorarlarsa haber ver kî: İşte Ben muhakkak yakınımdır. Onlardan biri dua edince, muhakkak duasına icabet ederim. O halde onlar da Benim davetime itaatle icabet ve Bana imanda devam etsinler. Ta ki, doğru yola ulaşmış olsunlar.
Bu, her zaman için böyledir. Ama bazı vakitler vardır ki, o vakitlerde yapılan dualar diğer zamanlarda yapılanlara nisbetle kabule daha yakındır. Bu mübarek vakitler arasında seher vakitleri, Cuma günlerinin belli bir saati, kandil geceleri ve bilhassa Kadir Gecesi, Ramazan’lar ilk sırada yer alır. Çok sayıdaki hadis-i şeriflerde bununla alakalı sayısız müjdeler vardır.
Bunlara göre, böyle vakitlerde İlahi rahmet coşmakta, hem de mü’min duanın makbuliyeti için gerekli olan ihlas ve hakiki kulluk tavrını gereken şekilde yaşayarak Cenab-ı Hak nezdinde makbul bir kul haline gelmektedir.
Hadis-i şerifte bu manaya dikkat çekilir ve mü’minler duaya teşvik edilirler:
Ramazan’ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? isteği hemen karşılansın.
Bir hadis-i şeriflerinde oruçluyu, duası reddedilmeyecek üç kişi arasında zikreden Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
“Üç kişinin duası geri çevrilmez: Adaletle hükmeden hakimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlumun. “
İslâm’ın diğer meselelerinde olduğu gibi, bu hususta da en güzel örnekleri kendi mübarek hayatlarında yaşayan Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan ayında her türlü ibadet ve dualarını fazlalaştırırlardı. Ayrıca etrafındaki mü’minlere de ikram ve hasenatta bulunmak suretiyle onların da bol bol dua etmelerine vesile olurlardı.
Baştan sona İlahi rahmet tecellilerine sahne olan Ramazan’da iftar vakitlerinin ayrı bir feyzi ve kıymeti vardır. Bu müstesna vaktin dualar açısından taşıdığı ehemmiyeti Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle ifade buyururlar:
“Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez.”
Abdullah bin Ömer’in (r.a.) rivayetine göre Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam, iftar vakitlerinde şu duayı sık sık tekrar ederlerdi:
“Ya Rabbi, her şeyi kuşatan rahmetinin hakkı için beni af ve mağfiret eyle.”
Hatasızlığı ve günahlardan korunmuş olmasıyla bilinen Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselamın bu duasında, ümmetine bir irşad ve örnek gösterme manası vardır.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu şekilde dua etmek suretiyle, mü’minlere iftar vakitlerinin feyiz ve bereketinden istifade etmenin en güzel yollarından birini göstermiş ve iftar vaktinin istiğfarla değerlendirilmesinin ehemmiyetine dikkat çekmiş olmaktadır.
İşte böyle iftarlarda ve seher vakitlerinde dergah-ı İlahiye gönderilen ihlaslı dua ve istiğfarlar sayesindedir ki, mü’minler Ramazan ayının sonunda günahlarından arınmış, ter temiz bir ruh ve maneviyata sahip olmaktadırlar.
Bu bakımdan, şuurlu bir mü’min, içinde yüzdüğü bu eşsiz fırsatlar denizinden azami derecede istifade etmeye çalışır. Tevbelerin en ziyade kabul edilip günahların en fazla affolunduğu ve dileklerin en yüksek nisbette kabul edildiği bu mübarek ayda her vesile ile Cenab-ı Hakka iltica eder.
Rahmet deryasının taştığı Ramazan ayı boyunca en güzel duaları okur; salavat ve münacatları fırsat buldukça tekrar eder; Kur’ân’dan ve hadislerden alınan kıymetli dualara yapışarak Allah’a biraz daha yakınlaşmaya çalışır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder