CEBRAİL GELİP PEYGAMBERİMİZE(S.A.V) CEHENNEMİ ANLATMASI
CEBRAİL'İN KONUŞMASININ DEVAMI
Cebrail şöyle cevap verdi:
“Neden ağlaımayayım? Kim bilir belki ben Allah’ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum. Kim bilir benimde başıma iblis ‘in başına gelen şeyler gelebilir. Zira (başlangıçta) o da meleklerdendi. Kim bilir Harut ile Marut’un uğradığı akıbete ben de uğrayabilirim.”
Cebrail böyle konuşunca ikisi de ağlamaya devam
ettiler. Nihayet kendilerine şöyle bir ses geldi:
“Ey Muhammed ve ey Cebrail! Allah-u Teala
kendine asi gelmekten sizi emin kıldı.”
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem);
“Cehennemin katlarının sakinleri kimler
olacaktır?” diye sorunca, Cebrail (Aleyhisselam)
sözlerine şöyle devam etti:
Birinci cehennemin ismi, Sair’dir.
İkinci cehennemin ismi, Leza ‘dır.
Üçüncü cehennemin ismi, Sakar’dır.
Dördüncü cehennemin ismi, cahim ‘dir.
Beşinci cehennemin ismi, cehennem ‘dir.
Altıncı cehennemin ismi, Haviye ‘dir.
Yedinci cehennemin ismi, Hutame ‘dir.
Cebrail (Aleyhisselam) sözlerinin burasında Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’den çekinerek susunca, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) kendisine;
“Yedinci kata kimlerin yerleştirileceğini bana
söyle!” dedi. Bunun üzerine Cebrail (Aleyhisselam);
“Yedinci kata da ümmetinden büyük günah
işleyipte tevbesiz ölenler yerleştirilecektir.” dedi.
Cebrail (Aleyhisselam)’in bu cevabı üzerine Hz.. Peygamber (Saliallahu Aleyhi Ve Sellem) bayılarak yere düştü ve Cebrail (Aleyhisselam) ayılıncaya kadar mübarek başını kucağına dayadı. Ayılır ayılmaz. Cebrail (Aleyhisselam)’ e;
“Ey Cebrail! Musibetim büyük ve derdim ağır. Acaba ümmetimden cehenneme giren olacak mı?” diye sordu. Cebrail (Aleyhisselam) ‘de: “Evet ümmetinden tevbe etmedikleri halde ölen büyük günah işleyenler cehenneme girecektir.” dedi.
Cebrail (Aleyhisselam)’in bu cevabı üzerine Hz.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) tekrar
ağlamaya başladı. Arkasından Hz. Peygamber
(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) eve kapandı. Sadece namaz kılmak için odasından çıkıyor ve hiç kimse ile konuşmaksızın mescide gidiyordu. Namazda ağlıyor ve Allah’a yalvarıyordu. Böylece üç gün geçti.
Üçüncü günü Hz. Ebu Bekir kapısına geldi ve içeri girmek için izin istedi. Fakat içerden hiçbir cevap gelmeyince ağlaya ağlaya geri döndü. Arkasından Hz. Ömer, daha sonra Selman-ı Farisi de girmek için izin istedi. Fakat içerden yine cevap gelmeyince onlarda ağlamaya başladılar.
En son Hz. Fatıma Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’ in kapısına geldi ve izin istedi. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) o sırada secde de idi. Kızının sesini duyunca başını secdeden kaldırdı ve girmesi için kızı Hz. Fatıma’ya izin verdi.
Hz. Fatıma Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’i görünce ağlamaya başladı. Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’ in çehresini sararmış görmüştü. Devamlı ağlamaktan ve üzüntüden yanaklannda iz kalmıştı. Bu durumu görünce;
“Ey Allah’ın Resulü! Sana ne indi?” diye sordu.
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’de
bütün olanları anlattı.
Hz. Fatıma;
“Ey Allah’ın Resulii! Ummetinin büyük günah
işleyenleri cehenneme nasıl girecek?” diye sordu. Hz.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’de bu soruyu şöyle cevaplandırdı:
“Azap melekleri, erkekleri sakallarından, kadınları ise saç örgüleri ile alınlarından tutup sürüklerler. Ümmetimin nice yaşlıları sakallarından tutulup cehenneme doğru sürüldenirken;
“Ah yaşlılık, ah zavallılık!” diye feryat ederler. Sakalından tutulup cehenneme sürüklenen nice gençlerde;
“Vah gençliğime, eyvah güzelliğime!” diye bağırır. Buna karşılık ümmetim içinde, alınlarından tutulup cehenneme doğru sürüklenen nice kadınlar da:
“Eyvah rezil oldum, eyvah üstüm başım açıdı! diye feryat ederler.
Böylece onlar cehennemin baş sorumlusu Malike teslim edilirler. Malik onlara kim olduklarını sorunca:
“Bizler kendilerine Kur’an indirilenlerdeniz bizler Ramazan ayında oruç tutanlardanız.” diye cevap verirler. 0 zaman Malik;
“Kur’an sadece Muhammed’in ümmetiıne indirildi.” deyince, hemen Hz. Muhammed’in adını hatırlayarak;
“Bizler Muhammed ümmetindediz.” bağırırlar. Fakat Malik de onlara şöyle der:
“Peki, Kur’an da sizi Allah’ın emirlerine aykırı hareket etmekten alıkoyacak bir ay et yok muydu?”
Bu Ümmetin günahkarları cehennemin kenarına kadar getirilip ateşle ve zebanilerle karşı karşıya bırakılınca;
“Ey Malik! İzin ver de halimize ağlıyalım.”
derler. Malik’in izin vermesi üzerine gözyaşları kuruyuncaya kadar ağlarlar. Gözyaşları akmaz olunca da kan ağlamaya başlarlar. Bu durumu gören malik kendilerine;
“Eğer bu ağlama dünyada iken olsaydı, ne iyi olurdu. Eğer bu ağlama dünyada ve Allah korkusu ile meydana gelseydi, bu gün size ateş hiç dokunmayacaktı.” der.
Arkasından Malik zebanilere;
“Haydi şunları cehenneme atıverin” diye emir verir. Bu ümmetin günahkarları ateşe atılınca hep birlikte;
“La ilahe illallah” diye seslenirler. Onlar böyle seslenince ateş geri çekilir. Bunun üzerine Malik cehenneme;
“Ey Ateş, onları yakala!” diye emir
verir.
Cehennem de;
“Onları nasıl yakalayayım,
illallah diyorlar.” diye cevap verir. Bunun üzerine Malik;
“Evet, öyle demelerine rağmen yakalayacaksın. Çünkü Arş’ın Rabbi
böyle
emretmiştir.” deyince ateş üzerlerine dönerek onları yakalayıverir.
Bu ümmetin günahkarları Allah’ın dilediği kadar bir süre cehennemde kalırlar. Cehennemdeyken;
“Ya Erhamerrahimin, ya Hannan, Ya Mennan diyerek Allah’a yalvarırlar.
Allah-u Teala’ nın hükmü yere gelince Cebrail’ e:
“Ya Cebrail! Muhammed ümmetinin günahkarları ne durumdadır?” diye sorar. Cebrail de;
“Ya Rabbi! Onların durumlarını sen daha i bilirsin!” diye cevap verir. Allah-u Teala, Cebrail’e;
“Git de gör bakalım, ne durumdadırlar?” diye emir verir.
Bu emir üzerine Cebrail, Malik’in yanına varır.. Cebrail’i görünce;
“Ey Cebrail! Seni buraya getiren sebep nedir! diye sorar. Cebrail de ona;
“Muhammed ümmetinin günahkarlarına ne yaptın?” diye sorar. Malik, Cebrail’ in bu sorusuna;
“Durumları pek fena, kaldıkları yer çok dar. Ateş vücutLarını ve etlerini yedi bitirdi, geride sadece yüzleri ve kalpleri kaldı. Çünkü buralarında iman parlıyordu.” diye karşılık verir.
0 zaman Cebrail, Malik’e;
“Onların üzerinden cehennem kapağını kaldır kendilerini göreyim.” der. Cebrail böyle deyince Malik, cehennem muhafızlarına derhal emir verir ve bu
ümmetin günahkarları üzerinden cehennem kapağı
kaldınlıverir.
Bu ümmetin cehennemlikleri Cebrail’i ve onun
güzelliğini görünce onun bir azap meleği olmadığını
hemen anlayarak kim oldğunu sorarlar. Malik de;
“Bu dünyada Muhammed’e vahiy getiren
Cebrail’dir.” diye cevap verir.
Bu ümmetin cehennemlikleri Hz. Muhammed’in
adını duyunca hep bir ağızdan yüksek sesle;
“Ya Cebrail! Muhammed’e günahlarımızın bizi
kendisinden ayrı düşürdüğünü ve ne kadar kötü
şartlar içinde bulunduğumuzu haber ver.” derler.
Bunun üzerine Cebrail oradan ayrılarak Allah’ın
huzuruna varır. Allah-u Teala kendisine;
“Muhammed’in ümmeti ne durumda?” diye
sorunca, bu soruya;
“Ya Rabbi! Durumları çok fena ve yerleri çok
dar!” diye karşılık verir. 0 zaman Allah-u Teala;
“Peki onlar senden bir şey istediler mi?” diye
buyurur. Cebrail de;
“Evet, peygamberlerine içinde bulundukları kötü
durumu bildirmemi istediler.” diye cevap verir. Bunun üzerine Allah-u Teala, Cebrail’e; “Git, durumu Muhammed’e bildir.” diye buyurur. Allah-u Teala’nın bu emri gereğince Cebrail,
hemen Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve
Sellem)’in yanına gider. Hz. Peygamber (Sallalahu Aleyhi Ve Sellem)’in yanına varır varmaz şöyle der
“Ya Muhammed! Ummetinden şu an cehennem azabı çeken günahkarlar adına sana geldim. Onlar durumlarının çok kötü ve yerlerinin çok dar olduğunu sana bildiriyorlar.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi
Ve Sellem) hemen Arş’ın altına giderek secdeye
kapanır. 0 zaman Allah-u Teala;
“Başını kaldır da iste. Ne istersen verilecektir.
Şefaatçı ol şefaatın kabul edilecektir.” buyurur.
Allah-u Teala’nın bu buyruğuna karşılık Hz.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem):
“Ya Rabbi! Ümmetimin günahkarları ile ilgili hükmünü uyguladın. Şimdi onlar hakkında benim şefaatımı kabul eyle.” der. Allah-u Teala, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’in bu dileğine şöyle cevap verir:
“Senin onlarla ilgili şefaatını kabul ediyorum.
Hemen cehenneme git ve (La Ilahe illallah) diyen
herkesi oradan çıkar.”
Allah-u Teala’nın bu emri uyarınca Hz. Peygamber
(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) hemen Malik’in yanına
gider ve;
“Ey Malik! Ümmetimin günahkarları ne
durumdadır?” diye sorar. Malik bu soruya:
“Durumları çok fena ve yerleri çok dar!” diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu
Aleyhi Ve Sellem) ona:
“Kapıyı aç ve kapağı kaldır!” diye buyurur. Az sonra cehennemlikler Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’i görünce hep bir ağızdan ve yüksek sesle:
“Ya Muhammed! Ateş derilemizi ve ciğerlerimizi
yakıp kül etti.” diye seslenirler.
Daha sonra Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) hepsini cehennemden çıkarıverir. Ateş onları yemiş, kül ve kömür haline getirmiştir. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) alıp onları cennetin kapısı önünden geçen ve hayat nehri adını taşıyan bir nehre götürür. Bu nehre girip yıkanırlar. Oradan da ak yüzlü birer delikanlı olarak çıkarlar, arkasından da cennete yerleştirilirler.
Diğer cehennemlikler müslümanların oradan
çıkarıldıklarını görünce:
“Keşke bizde Müslüman olsaydık,
cehennemden çıkardık!” derler. Nitekim
Allah-u Teala ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur:
“Bir zaman gelir ki, kafirler; keşke Müslüman olsaydık, diye arzu ederler.” (Hicr; 2)
Ebu Said (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:
“Resülullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) okudu:
“Ey Muhammed! Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.” (Meryem; 39)
Sonra dedi ki:
(Kıyamet günü) ölüm alaca bir koç suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde durdurulur. Önce: “Ey cennet ahalisi!” diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar. Sonra:
“Ey cehennem ahalisi!” diye bağırılır, onlar da başlarını kaldınrlar. Sonra sorulur: “Bunu tanıdınız mı, nedir bu?” Hepsi birden: “Evet tanıdık, Bu ölümdür!” derler. Koç yatırlır ve kesilir. Arkasından da önce cennetliklere: “Ey Cennetlikler! Artık size ölüm yok.” denir. Sonra cehennemliklere de: “Ey Cehennemlikler! Bundan sonra size de ölüm yok.”
diye seslenilir. İşte bu hadise sebebiyle cennet ehlinin ferahına bir ferah daha ziyade olur. Cehennem ehlinin kederine de bir keder daha ziyade olur.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Cehennem ehlini yakan en şiddetli ateşten biririsi de pişmanlık ve hasret ateşidir. Bunlar kısa ömürlerinde yaptıkları hata ve yanlışlardan dolayı kendilerini ebedi veya çok uzun olan bir azaba müstehak etmelerine yanarlar. Uğrunda bu azaba müstehak oldukları zevk ve sef ayı kaybetmelerine yanarlar. Sevdiklerin ayrı ve uzak düşmelerine yanarlar.
O zaman anlatılanları sadece okumakla kalma, kalp gözüyle görerek yaşa ve o gün için salih amel işleyerek hazırlık yap Çünkü her şeyin üzerinde insanın büyük kazancı kuşkusuz Allah'ın rızasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder