Musab Bin Umeyr Kimdir Hayatı
Kureyş kabilesinin Abdurraroğulları koluna mensuptur. Babası ailenin ileri gelenlerinden Umeyr b. Haşim, annesi ise Hannas bint Malik’tir. Mus’ab (ra), Mekke’de güzel elbiseler giyinmesi ve pahalı kokular sürmesiye meşhur yakışıklı bir genç olarak tanınmıştır.
Mus’ab b. Umeyr (ra) gizli davet döneminde Erkam b. Ebu’l-Erkam’ın (ra) evinde İslam’a giren ilk Müslümanlardan kabul edilir. O Müslüman olduktan sonra hayat tarzını tamamen değiştirmiş, gençler arasında yaygın olan eğlenceli toplantıları terk ederek, kendini İslam’ı yayma faaliyetlerine adamıştır. Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliğine karşı çıkan ailesi, oğullarının yeni dine inanmış olmasından son derece rahatsızlık duymuş, onu yeniden putperetliğe çevirebilmek için her türlü baskı ve işkenceyi uygulamışlardır. Onu dinden döndürme çablarında bilhassa annesi başı çeker. Ancak Mus’ab (ra), bizzat ailesinden gördüğü psikolojik ve maddi baskılara rağmen inancını muhafaza etmiş, ailesinden gizli bir şekilde Müslümanlarla buluşmaya devam ederek Hz. Peygamber’in (s.a.v) izinde onlarla birlikte namaz kılmıştır.
Mekke’de Müslümanların sayısının gittikçe artması üzerine Mekke müşriklerinin şehirdeki Müslümanlara yaptıkları baskının dayanılmaz boyuta geldiğini gören Hz. Peygamber (s.a.v), özellikle şiddetli baskıya maruz kalan müminlere Habeşistan’a hicret etmeleri tavsiyesinde bulundu. Ailesinin tarifsiz baskısından bunalan Mus’ab b. Umeyr 8ra) de, tebliğin 5. (M. 615) yılında on bir erkekle döret kadından oluşan ilk hicret kafilesiyle Habeşistan’a göç etti. Burada belli bir süre Muhacirlerle birlikte kendi ailesinin ve Mekke müşriklerinin şiddeti olmaksızın hayatına devam etti.
Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra hayata geçirdiği Ensar-Muhacir kardeşliği uygulamasında Mus’ab b. Umeyr’i (ra) Muhacirlerden Sa’d b. Ebi Vakkas (ra) Ensar’dan da Ebu Eyyüb el-Ensari (ra) ile kardeş yaptı. Allah Rasulü (s.a.v) Bedir savaşında daha önce Mekke döneminde onun kabilesinin uhdesinde bulunan sancaktarlık vazifesini Mus’ab’a (a) vermiş, bu savaşta Muhacirlerin sancağını ona teslim etmiştir. Uhut harbinde ise bütün Müslümanları temsil eden sancak yine onun tarafından taşınmıştır.
Mus’ab b. Umeyr (ra), Uhut savaşı esnasında Hz. Peygambe’in (s.a.v) yanından hiç ayrılmamış, çarpışmalar esnasında son nefesine kadar kendisine emanet edilen sancağı yere düşürmemiştir. Savaş esnasında Hz. Peygamber’i (s.a.v) de yaralayan İbn Kamie’nin kılıç darbeleriyle her iki eli de kesilince sancağı kollarıyla göğsüne bastırarak dik tutmaya çalışmış, bu esnada aldığı mızrak darbesiyle şehid olmuştur.
Uhud savaşı sonucunda başta Hz. Peygamber’in (s.a.v) amcası Hamza (ra) olmak üzere şehidler toprağa verilirken, Allah Rasulü (s.a.v) eski bir elbise içinde yerde yatan Mus’ab’ın (ra) cesedini yanındakilere göstererek, onun bir zamanlar zenginlik içinde en güzel elbiseleri giydiğini en güzel yemekler yediğini, fakat Allah ve Rasulü’nün (s.a.v) sevgisini her şeye tercih ettiği için bu hale geldiğini söylemiş, ardından da “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde canını vermiş, kişiler vardır. Onlardan bazısı sözünü yerine getirip o yolda canını vermiş, bazısı da -şehştliği- beklemektedir. Onlar hiçbirşekilde -sözlerini- değişmemişlerdir” (Ahzab 33/23) mealindeki ayeti okumak suretiyle Mus’ab (ra) ve onun savaşta can veren şehitleri müjdelemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder