31 Mayıs 2015 Pazar

[​IMG]




en am süresi ayet 145
قُل لاَّ أَجِدُ فِي مَا أُوْحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ إِلاَّ أَن يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَّسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharramen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bihî, fe menidturra gayra bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîm(rahîmun).
en am süresi ayet 145
de ki bana vahiy edilenlere içinden ölü eti veya akıtılmış kan veya bir pislik olan domuz eti şüphesiz opistir veya açıkca bir bir günah işlenerek  ALLAH tan başkasının adına kesilmiş hayvanların dışında yemek isteyen bir kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum kim zor durumda kalırda bunlardan aynı durumda olan başka birinin hakkını çignemeden ve aynı zamanda sınır aşmadan yerse bilsin ki şüphesiz rabbin çok bagışlayan çok acıyandır
[​IMG]




en am süresi ayet 144
وَمِنَ الإِبْلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الأُنثَيَيْنِ أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الأُنثَيَيْنِ أَمْ كُنتُمْ شُهَدَاء إِذْ وَصَّاكُمُ اللّهُ بِهَذَا فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Ve minel ibilisneyni ve minel bakarisneyn(bakarisneyni), kul âz zekereyni harrame emil unseyeyni emmâştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilm(ilmin), innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).
deveden iki sıgırdan iki ( yaratmıştır )
de ki iki erkegi mi yoksa iki dişiyimi yoksa iki dişinin rahimlerinin içindekilerinin mi haram kıldıyoksa siz ALLAH bunu size emir buyuruken oradan şahitlermiydiniz öyle bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için uydurdugu yalanı ALLAH a ismat edenden daha zalim kim vardır şüphesiz ALLAH zalimler toplulugunudogru yola iletmez
[​IMG]


وَمِنَ الأَنْعَامِ حَمُولَةً وَفَرْشًا كُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Ve minel en’âmi hamûleten ve ferşâ(ferşan), kulû mimmâ razakakumullâhu ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni),innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun

EN AM SÜRESİ AYET 142
HAYVANLAR ARASINDA bazılarını taşıma ve sergi yaygı amacıyla yaratan da odur ALLAH ın size rızık olarak verdiklerşnden yiyin şeytanın adımlarına uymayın çünkü o sizin için açık bir düşmandır
en am süresi ayet 143
ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ مِّنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الأُنثَيَيْنِ أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الأُنثَيَيْنِ نَبِّؤُونِي بِعِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Semâniyete ezvâc(ezvâcin), mined da’nisneyni ve minel ma’zisneyn(ma’zisneyni), kul âz zekereyni harrame emil unseyeyni emmâştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).
en am süresi ayet 143
(ALLAH ayrıca sekizi çift (yaratmıştır ) koyunundan iki keçiden iki (yaratmıştır) de ki iki erkegimi yoksa iki dişiyimi yoksa iki dişinin rahimlerini içerdiklerinin içerdiklerini mi haram kılıp eger sözünüzde dogruysanız bilgiye dayalı olarak bana haber verin
[​IMG]




قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُواْ أَوْلاَدَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُواْ مَا رَزَقَهُمُ اللّهُ افْتِرَاء عَلَى اللّهِ قَدْ ضَلُّواْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ
Kad hasirallezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harramû mâ razakahumullâhuftirâen alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
en am süresi ayet 140
bilgisizlikle düşüncesizlikle çocuklarını öldürenler ALLAH ın kendilerine rızık olarak verdigi nimetleri ALLAH a iftira ederek haram kılıp yasaklayanlar kesinlikle hüsrana ugramışlardır onlar kesinlikle sapıttılar dogru yolu bulamadılar
 
en am süresi ayet 141
وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ جَنَّاتٍ مَّعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ كُلُواْ مِن ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُواْ حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
Ve huvellezî enşee cennâtin ma’rûşâtin ve gayra ma’rûşâtin ven nahle vez zer’a muhtelifen ukuluhu vez zeytûne ver rummâne muteşâbihen ve gayra muteşâbih(muteşâbihin), kulû min semerihî izâ esmere ve âtû hakkahu yevme hasâdihî ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhibbul musrifîn(musrifîne).
o çardaklı çardaksız bahçeleri yenişleri farklı hurma ve erikleri zeytini narı birbirine benze ve benzemez şekilde yaratandır onlardan her biriürün verince ürüninden yiyin hasat günü hakını verin bununla beraber israf etmeyin çünkü o israf edenleri sev mez
[​IMG]






وَقَالُواْ هَذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لاَّ يَطْعَمُهَا إِلاَّ مَن نّشَاء بِزَعْمِهِمْ وَأَنْعَامٌ حُرِّمَتْ ظُهُورُهَا وَأَنْعَامٌ لاَّ يَذْكُرُونَ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهَا افْتِرَاء عَلَيْهِ سَيَجْزِيهِم بِمَا كَانُواْ يَفْتَرُونَ
Ve kâlû hâzihi en’âmun ve harsun hicrun lâ yat’amuhâ illâ men neşâu bi za’mihim ve en’âmun hurrimet zuhûruhâ ve en’âmun lâ yezkurûnesmallâhi aleyhâftirâen aleyhi, se yeczîhim bimâ kânû yefterûn(yefterûne).
en am süresi ayet 138
zanlarına göre şöyle dediler bunlara dokunulmaz hayvan ve ekinleridir bunları ancak diledigimiz yiye bilecek şunlarda sırtlarına yük konulması haram olan hayvanlardır diger bir gurup hayvanı da ALLAH ın adını anmadan bogazlarlar bunlar hep ALLAH a iftira ederek yaparlar ettikleri iftiradan dolayı ALLAH yakında cezalarını verecektir
en am süresi 139
وَقَالُواْ مَا فِي بُطُونِ هَذِهِ الأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِّذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَى أَزْوَاجِنَا وَإِن يَكُن مَّيْتَةً فَهُمْ فِيهِ شُرَكَاء سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ إِنَّهُ حِكِيمٌ عَلِيمٌ
Ve kâlû mâ fî butûni hazihil en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharramun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fe hum fîhi şurakâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîm(alîmun).
en am süresi ayet 139
bir de şu hayvanların karınlarındaki yavrular sırf erkeklerimizindir kadınlarımız ise haramdır eger o ölü dogarsa onda herkes ortaktır dediler ALLAH onları bu nitelendirmelerden dolayı cezalandıracaktır şüphesiz o işi saglam yapan ve yaptıgında bir hikmet bulunandır her şeyi çok iyi bilendir
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
E yahsebul’insânu en yutreke sudâ(sudân).
1.e: mi
2.yahsebu: zannediyor
3.el insânu: insan
4.en yutreke: terkedileceğini, bırakılacağını
5.suden: başıboş, sorumsuz
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى
E lem yeku nutfeten min menî yin yumnâ.
1.e lem yeku: olmadı mı, değil mi
2.nutfeten: nutfe, bir damla
3.min meniyyin: meniden
4.yumnâ: akıtılan, dökülen
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى
Summe kâne alakaten fe halaka fe sevvâ.
1.summe: sonra
2.kâne: oldu
3.alakaten: bir alak, rahim duvarına bir noktadan asılı olan embriyo, cenin
4.fe: bundan sonra, daha sonra
5.halaka: halketti, yarattı
6.fe: bundan sonra, daha sonra
7.sevvâ: sevva etti, dizayn etti, programladı, düzenledi, biçim verdi
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
Fe ceale minhuz zevceyniz zekere vel unsâ.
1.fe: sonra
2.ceale: kıldı, yaptı
3.min-hu: ondan
4.ez zevceyni: iki eş, çift
5.ez zekere: erkek
6.ve el unsâ: ve dişi


أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى
E leyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel mevtâ.
1.e leyse: değil mi
2.zâlike: bunlar
3.bi kâdirin: kaadir olan, gücü yeten
4.alâ: üzerine
5.en yuhyiye: diriltmek, hayat vermek
6.el mevtâ: ölüler
 
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى
Fe lâ saddeka ve lâ sallâ.
1.fe: o zaman, fakat
2.lâ saddaka: tasdik etmedi
3.ve lâ sallâ: ve namaz kılmadı
وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى
Ve lâkin kezzebe ve tevellâ.
1.ve lâkin: ve lâkin
2.kezzebe: yalanladı
3.ve tevellâ: ve yüz çevirdi
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى
Summe zehebe ilâ ehlihî yetemettâ.
1.summe: sonra
2.zehebe: gitti
3.ilâ ehli-hî: kendi ehline, ailesinin yanına
4.yetemettâ: gururlanarak, böbürlenerek
أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
Evlâ leke fe evlâ.
1.evlâ: daha uygun, müstahak olma, haketme
2.leke: sana
3.fe: artık, bundan sonra
4.evlâ: daha uygun, müstahak olma, haketme
ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
Summe evlâ leke fe evlâ.
1.summe: sonra
2.evlâ: daha uygun, münasip, müstahak, haketme
3.leke: sana
4.fe: artık, bundan sonra
5.evlâ: uygun, münasip, müstahak, haketme
كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ
Kellâ izâ belegatit terâkıy(terâkıye).
1.kellâ: hayır
2.izâ: olduğu, zaman
3.belegat (i): ulaştı, erişti, geldi
4.et terâkiye: köprücük kemiği
5.:
وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
Ve kîle men râk(râkın).
1.ve kîle: ve denir
2.men: kim
3.râkın: kurtaracak olan
وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ
Ve zanne ennehul firâk(firâku).
1.ve zanne: ve anladı
2.enne-hu: onun (kendisinin) ..... olacağını
3.el firâku: ayrılık
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ
Velteffetis sâku bis sâk(sâkı).
1.ve ilteffeti: ve birbirine dolaştı
2.es sâku: ayak
3.bi es sâkı: ayağa


إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ
İlâ rabbike yevme izinil mesâk(mesâku).
1.ilâ rabbi-ke: senin Rabbine
2.yevme izin: izin günü
3.el mesâku: sevk
وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ
Ve tezerûnel âhıreh(âhirete).
1.ve tezerûne: ve terkediyorsunuz
2.el âhirete: ahiret
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun).
1.vucûhun: yüzler vardır
2.yevme izin: izin günü
3.nâdıretun: ışıl ışıl, pırıl pırıl
إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun).
1.ilâ rabbi-hâ: Rab'lerine
2.nâziretun: nazar eden, bakan
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ
Ve vucûhun yevme izin bâsireth(bâsiretun).
1.ve vucûhun: ve yüzler vardır
2.yevme izin: izin günü
3.bâsiratun: çatılmış, kararmış
تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkıreh(fâkıretun).
1.tezunnu: anlar
2.en yuf'ale: yapılacak
3.bi-hâ: ona, kendisine
4.fâkıretun: felâket, büyük musîbet, çok kötü muamele
لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî.
1.lâ tuharrik: hareket ettirme
2.bi-hî: ona, onunla
3.lisâne-ke: dilini
4.li: için, ... diye
5.ta'cele: acele ediyorsun
6.bi-hî: ona, onunla
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ
İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu.
1.inne: muhakkak ki
2.aleynâ: bize ait
3.cem'a-hu: onun toplanması
4.ve kur'âne-hu: ve onun okunması
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ
Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu.
1.fe: artık, öyleyse
2.izâ: olduğu zaman
3.kare'nâ-hu: onu okuduk
4.fe: artık, öyleyse
5.ittebi': tâbî ol
6.kur'âne-hu: onun okunuşu

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
Summe inne aleynâ beyânehu.
1.summe: sonra
2.inne: muhakkak
3.aleynâ: bizim üzerimize, bize ait
4.beyâne-hu: onun beyanı, açıklanması
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
Kellâ bel tuhıbbûnel âcileh(âcilete).
1.kellâ: hayır
2.bel: bilâkis, aksine
3.tuhıbbûne: seviyorsunuz
4.el âcilete: çabuk geçmekte olan
كَلَّا لَا وَزَرَ
Kellâ lâ vezer(vezere).
1.summe: hayır
2.: yok
3.vezere: sığınacak bir yer, sığınak
إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ
İlâ rabbike yevme izinil mustekar(mustekarru).
1.ilâ rabbi-ke: senin Rabbin'e (Rabbinin Huzuru)
2.yevme izin: izin günü
3.el mustekarru: karar kılınan yer, varılacak yer, makam
يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
Yunebbeul insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahhar(ahhâre).
1.yunebbeu: haber verilir
2.el insânu: insan
3.yevme izin: izin günü
4.bimâ: şeyleri
5.kaddeme: takdim etti, yaptı
6.ve ahhara: ve tehir etti, yapması gerekirken erteleyip yapmadı
بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
Belil insânu alâ nefsihî basîreth(basîretun).
1.bel(i): hayır
2.el insânu: insan
3.alâ: ... e
4.nefsi-hî: onun nefsi, kendi nefsi
5.basîratun: basirdir, görendir, şahittir
وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ
Ve lev elkâ meâzîreh(meâzîrehu).
1.ve lev: ve olsa bile
2.elkâ: ilka etti, ortaya attı, belirtti, beyan etti
3.meâzîre-hu: onun mazeretleri, özürleri, sebepleri
[​IMG]

بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ
Bel yurîdul insânu li yefcure emâmeh(emâmehu).
1.bel: hayır
2.yurîdu: ister
3.el insânu: insan
4.li: için, ... i
5.yefcure: fıska düşer, fücur işler, günahlara dalar
6.emâme-hu: onun önünde

يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ
Yes’elu eyyâne yevmul kıyâmeh(kıyâmeti).
1.yes'elu: sorar, soruyor
2.eyyâne: ne zaman
3.yevmu: gün
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ
Fe izâ berikal basar(basaru).
1.fe: artık
2.izâ: olduğu zaman
3.berika: (göz) kamaşması
4.el basaru: bakış
وَخَسَفَ الْقَمَرُ
Ve hasefel kamer(kameru).
1.ve hasefe: ve karardı
2.el kameru: ay


وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ
Ve cumiaş şemsu vel kamer(kameru).
1.ve cumia: ve birleştirildi
2.eş şemsu: güneş
3.ve el kameru: ve ay


يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
Yekûlul insânu yevme izin eynel meferr(meferru).
1.yekûlu: der, diyecek
2.el insânu: insan
3.yevme izin: izin günü
4.eyne: nerede
5.el meferru: firar edilecek yer, kaçış yeri
[​IMG]

لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh(kıyâmeti).
1.: hayır
2.uksimu: kasem ederim, yemin ederim
3.bi yevmi: güne
4.el kıyâmeti: kıyâmet
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti).
1.ve lâ: ve hayır
2.uksimu: kasem ederim, yemin ederim
3.bi: ... e
4.en nefsi: nefs
5.el levvâmeti: levmeden, kınayan
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ
E yahsebul insânu ellen necmea ızâ meh(mehu).
1.e: mi
2.yahsebu: zannediyor, sanıyor
3.el insânu: insan
4.ellen: asla olmaz
5.(en) necmea: bizim toplamamız, biraraya getirmemiz
6.ızâme-hu
بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ
Belâ kâdirîne alâ en nusevviye benâ neh(nehu).
1.belâ: hayır
2.kâdirîne: kaadir olanlar
3.alâ: ... e
4.en nusevviye: yeniden düzenlememiz
5.benâne-hu: onun parmakları, parmak uçları
: onun kemikleri
 

30 Mayıs 2015 Cumartesi

BERAT KANDİLİNİZİ KUTLARIM VE PEYGAMBER EFENDİMİZİ ÜZERİNE SELATU SELAM GETİRENLERİN AVUÇLARINA NURU MUHAMMEDİYE GÜLERİ KONSUN İNŞALLAH AMİN





















Aziz  ve muhterem kardeşlerim,[1]
 
Bu gece hadîs-i şeriflerde çok mühim bir gece olarak beyan edilmiştir. Bu gecenin dört adı vardır diyor alimler. Birisi, leyle-i Berâe yani Berat Gecesi, birisi leyle-i Sâk, birisi leyle-i rahmet, birisi leyle-i mübareke. Peygamber (sas.) hazretleri bu geceyi anlatırken, Şaban ayının yarısı olan gece manasına “leyletü’n-nısfi min şa’bân” diye buyurmuş. Ve bu gecenin nasıl önemli bir gece olduğunu anlamanız için Peygamber efendimizin hadis-i şeriflerinden bu hususta size üç tane hadis-i şerif okumak istiyorum; Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz Abdullah ibn Mes’ud’dan Deylemi’nin rivayet ettiğine göre:
لا يحجب قول لا إله إلا الله عن الله إلا ما خرج من فم صاحب الشاربين ليلة النصف من شعبان  (الديلمى عن ابن مسعود) أخرجه الديلمى (5/166 ، رقم 7837) .
 
Lâ yuhcebu kavlü lâ ilâhe illallah  anillah illa mâ harece min femi sahibi şâribîn leylete’n-nısfi min şa’ban.” Sadaka Resûlullah fî mâ kâle ev kemâ kâle.

Bu gecenin özelliklerinden, güzelliklerinden, mükemmelliklerinden, değerinden, sevabından birisi de şudur ki, “Lâ yuhcebu kavlü lâ ilâhe illallah  anillah” bu gecede söylenmiş olan lâ ilâhe illallah sözü ki çok önemli bir sözdür. Allah’ın çok sevdiği bir zikiridir. Lâ ilâhe illallah sözü Allah’ın huzuruna varmaktan engellenmez. “İlla mâ harece min femi sahibi şâribîn.” “Ancak bazı günahları işlemiş olan insanların, –şâhîn diye de rivayet var- bazı lekeli, kusurlu insanların ağzından çıkan söz hariç” diye buyurulmuş.

Yani biraz açıklayarak söylemem gerekirse, insanların ibadetleri eğer güzel değilse melekler onu Allah u Teâlâ Hazretleri’nin huzuruna sunmazlar, götürmezler, çıkartmazlar. Ve gökteki melekler o ibadetlerin yolunu keser, bu kusurlu ibadettir, bunun sahibi günahkardır, bunun sahibi riyakardır, bunun sahibi içkicidir, bunun sahibi kötü huyludur filan diye neyse sebebi, o sebepten dolayı ibadetini geçirmezler. Yani makbul olmaz, dergâh-ı izzete vasıl olmaz.

Bu gecede Lâ ilâhe illallah sözü için bir engel olmadığını bildiriyor, müjdeliyor Peygamber Efendimiz. Yani demek ki çok çok Lâ ilâhe illallah diyelim ki Cenâb-ı Mevlamızın huzuruna o güzel söz ulaşsın. Rabbimiz bize rahm eylesin, lütfeylesin.

“İlla mâ harece min femi sahibi şâribîn.”veya şâmeyn rivayeti ve başka rivayetler de var. Yani bazı kusurları olan insanlar müstesna deniliyor..

Bu kusurların neler olduğunu, yani bu gecede affı mağfiret  olunmayacak, ibadeti kabul olunmayacak kimselerin hangi bedbaht, hangi bahtsız, hangi yüzü kara, hangi kötü kullar olduğunu bir başka hadis-i şeriften okuyacağız. Bakalım kimlerin ibadetleri makbul değilmiş. Bir kere şunu anlıyoruz; bu gece ibadetlerin çok makbul olduğu bir gündür, gecedir. Tamam ama, bazılarının kabul olmazmış. Allah bizi duası, ibadeti kabul olmayanlardan etmesin.

Kimler olduğunu Ebû Musa el Eş’ari (ra.)’ın rivayet ettiği, İbn-i Mace’nin naklettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sas.) şöyle bildiriyor:

ان الله ليطلع في ليلة النصف من شعبان ، فيغفر لجميع خلقه إلا لمشرك أو مشاحن

İnnellahe le yettaliu fî leyleti’n-nısfi min şa’bân fe yağfiru li cemî’i halkihî illâ li müşrikin ev müşâhin” Allah u Teâlâ Hazretleri  Şaban’ın yarısı gecesinde, yani Berat gecesi dediğimiz gecede tecelli eyler.

“Fe yağfiru li cemî’i halkihî” Müslüman kullarının hepsini mağfiret eder. Mahlukatından müslüman olanların hepsini mağfiret eder.

İllâ li müşrikin” Müşrikleri mağfiret etmez. Kafirleri müşrikleri mağfiret etmez.

“Ev müşâhin” Yahut da kindar, kardeşine kinli düşmanlık yapan müslümanı affetmez.

Buradan anlıyoruz ki, bir kere müşrik olanlar, Allah’ın bu gece tecelli edecek lütfuna, rahmetine erişemiyecekler. Çünkü Allah u Teâlâ Hazretleri müşrik kullarını zaten sevmediğini ve cennetine sokmayacağını bildiriyor.

Tabi burada şu manaya olabilir. Kendisini mümin sandığı halde; yani müslüman anne babadan doğmuş veya lâ ilâhe illallah demiş İslam dinine girmiş olduğu halde, bazı insanlar sözleri ve davranışları ve düşünceleriyle şirke düşerler. Esas itibariyle kendisini müslüman sanır ama, yaptığı iş ve günah ve söylediği söz ile müşrik durumuna düşerler. Öyle o durumda olanları affetmez. Yoksa affedecekti ama, öyle bir duruma düştü diye affetmez manasına da düşünülebilir bu hadis-i şerifteki bu müşrik sözünün manası.

Mesela, kadere inanmayıp da, gelen şeyin Allah’tan geldiğini düşünmeyip de abuk-sabuk laf söyleyen o zaman müşrik olmuş oluyor. Yaptığı bir ibadeti Allah rızası için yapmayıp da riya için, halk görsün, falanca adam görsün de  ondan ben bir menfaat sağlayayım diye riyakarane yaptı mı, o zaman şirk-i hafi oluyor, gizli şirk oluyor. Bundan dolayı affedilmemiş olabilir.

Daha başka affedilmeyen insanlar da zikredilmiştir başka hadis-i şeriflerde. O hadis-i şeriflerden faydalanarak bu geceden istifade edemiyecek o kötü insanları sıralayalım.
1. Kahinler veya sihirbazlar: Maalesef müslümanların içinde de yıldız falına, gazetelerdeki abuk-sabuk laflara, sihire, büyüye, kahine inananlar çıkıyor veya bu işi yapanlar çıkıyor. Onlar da mağfiret olmayacak.
2. İçkiye düşkün olanlar, yani ayyaşlar: Ayyaşlarda affolmayacak.
3. Ebeveynine, anne-babasına asi olanlar: Onları incitmiş, kendisine küstürmüş olan, ana babasına iyi evlatlık yapmamış olanlar affolunmayacak.
4. Zinada israr eden, zinada devam eden affolunmayacak diye bildiriliyor.

Demek ki çok güzel bir gecedeyiz. Bu gecede Allah ibadetleri kabul eder, lâ ilâhe  illallah sözünün önüne bir engel çıkmaz, ibadetlerin önüne bir engel çıkmaz. Yalnız şu saydığım insanlar müstesna.

Tabi elhamdülillah müşrik değiliz, elhamdülillah sihirle kehanetle ilişkimiz yok, elhamdülillah içki ile ilişkimiz yok, elhamdülillah anne babamıza karşı küs, onların bizi sevmemesine sebeb olacak, küstürecek bir şeyler yapmış değiliz. Sevinebilir böyle yapmayan insanlar. Zina etmemiş olanlar bu geceden istifade edecek insanlar arasına girmiş oluyor.

Diğer bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz  bu gecede  neler yapmak gerektiğini de tavsiye ederek buyuruyor  ki:

إذا كان ليلةُ النصفِ من شعبانَ فقومُوا ليلتَها وصومُوا يومَها فإنَّ اللهَ ينزلُ فيها لغروبِ الشمسِ إلى سماءِ الدنيا فيقولُ ألا مستغفرٌ فأغفرَ له ألا مسترزقٌ فأرزقَه ألا مُبْتلًى فأعافيَه ألا سائلٌ فأعطيَه ألا كذا ألا كذا حتى يطلعَ الفجرُ (ابن ماجه ، والبيهقى فى شعب الإيمان عن على)

İzâ kâne leylete’n-nısfi min şa’bân” Şabanın yarı gecesi, yani berat gecesi, işte şu gece olunca;

 “Fe kûmû leyletehâ” Bu gece kalkın. Yani namaza gayretli olun, namaz için kalkın, namaza durun.

Tabi bu namaz sevap kazanmak için gece kalkılıp kılınan namazlar, yani teheccüd  namazı cinsinden namazlardır.

Kûmû leyletehâ”Geceleyin kalkıp namaz kılarak ihya edin.

Demek ki bu gece az uyuyacağız, bu gece çok namaz kılacağız; Peygamber Efendimiz öyle tavsiye ediyor.

Ve sûmû yeymehâ” Gününü de oruçlu geçirin.

Şimdi bu gecenin gündüzü hangisidir? Bu gecenin gündüzü yarın sabah başlar. Demek ki yarına da, Peygamber Efendimizin tavsiyesini tutabilecek durumdaysak yarına da oruç tutacağız. Hem bu gece, gece namazına  kalkacağız, geceyi ihya etmeye çalışacağız, namaz kılmaya çalışacağız; hem de gündüzü oruç tutacağız. Demek ki sahura kalkıp yarına oruca niyetleneceğiz.

Fe innellâhe” Çünkü Allah u Teâlâ Hazretleri

“Yenzilü fîhâ li ğurûbi’i-şemsi ile’s-semâi’d-dünyâ” Güneşin batması ile beraber bu akşam Allah u Teâlâ Hazretleri en yakın semaya tecelli eyler.

“es-semâü’d-dünyâ” demek en yakın sema demek. Yedi kat semavattan dünyaya en yakın olan semaya “es-semâü’d-dünyâ” derler. Dünya burada en yakın demek. bizim dünya dediğimiz kelimeyi Araplar o manaya kullanmazlar. Bizim dünya dediğimiz zaman  anladığımız şeyi ifade etmek için Arz kelimesini kullanıllar. Dikkat edilirse burada  arz denmiyor.

Onun için “es-semâe’d-dünyâ” derken, bunu terceme ederken nasıl düşüneceğiz, terceme edeceğiz? En yakın semaya nüzul eder, tecelli eder Cenâb-ı mevla. Yani kullarına yakınlaşır.

Tabi Allah u Teâlâ Hazretleri her yerde hâzır ve nâzırdır. “Ve hüve ma’aküm eyne mâ küntüm” ayeti bunu kesin gösteriyor. Her yerde hâzır ve nâzırdır. Ama bu Şaban ayının yarı gecesi olunca, güneş batar batmaz semâ-i dünyaya  nüzul eder ne demek? Cenâb-ı Mevlâ’nın rahmeti en yakın semaya iner. Allah u Teâlâ Hazretleri’nin ikramları geliyor demektir. Bu gece Allah’ın ikramları olacak demek.

Fe yekûlü elâ müsteğfirun fe eğfira lehû” Buyurur ki Allah u Teâlâ Hazretleri: Yok mu bir  günahına istiğfar edecek, mağifret isteyecek olan ki, etsin de onu affedeyim. Yok mu? Yani bu bir teşviktir.

Demek ki bu gece: Ya Rabb! Bütün günahlarımı affı mağfiret et. Ya Rabbi beni bağışla. Ya Rabbi beni affına mazhar eyle diye dua etmesi lazım müslümanların.

Elâ müsterzigun fe erzugahû” Yok mu benden kazancının, rızkının artmasını, bol olmasını isteyen, onu rızıklandırayım. Yok mu benden rızık isteyen rızkını vereyim der. Demek ki ya Rabbi bize rızkımızı tertemiz, bol ver. Kıtlığa uğratma. Açlığa, sefalete, fakirliğe düçar etme diye  dua  edeceğiz.

Elâ mübtelen fe ü’âfiyehû” Yok mu bir hasta olmuş olan, dertli olan bir kul, derdinin, hastalığının geçmesini istesin de ben onu şifayâb edeyim. Ben onu afiyete kavuşturayım der. Demek ki Ya rabbi benim maddî, manevî, aklî, kalbî, ahlakî hastalıklarıma, şu şu kusurlarıma şifa ver ya Rabbi diye dua etmemiz lazım. Allah hastalara da şifa verecek, rızık isteyene de rızık verecek, günahkarın da günahını mağfiret edecek.

Elâ sâilün fe u’tiyehû” Yok mu bir şey isyteyen benden, istesinde istediğini vereyim. Demek ki isteyeceğiz, isteyince de Allah u Teâlâ Hazretleri vereceğini bildiriyor.

Elâ kezâ, elâ kezâ”daha böyle sıralar. Sadece bunlar değil, daha başka duaları olan, daha başka istekleri, talepleri olanlara da  yok  mu bunu isteyen, yok mu şunu isteyen; ne ihtiyacı olan varsa, o ihtiyaç sahiplerinin istediklerini de Allah u Teâlâ Hazretleri ihsan edecek.

Ve o sesleniyor kullarına. Yani Allah u Teâlâ Hazretleri kullarına: Ey kullar! Yok mu içinizde şunu isteyen bunu isteyen diyor. Yani ben istiyorum deyip te kalkıp da insan isterse verecek demek ki.

Hattâ yatlu’a’l-fecr” İmsak kesilip tan yeri atıncaya kadar. Yani doğu tarafı aydınlanmaya başlayınca oruca başlıyoruz ya. Sabahın vakti giriyor ya.  O zamana  kadar. Hazreti Ali Efendimiz’den rivayet edilmiş bu hadis-i şerif.

Demek ki, Şaban-i şerifin  yarısı gecesinin mübarek bir gece olduğu, kesin olarak  bu okumuş olduğum üç hadis-i şerifden anlaşılıyor.

Sonra bir başka hadis-i şerif daha söyleyeceğim. Kaynaklar Osman b. Muğire’den rivayet etmiş. İbn kesir tefsirinde geçiyor.

تقطع الآجال من شعبان إلى شعبان حتى إن الرجل لينكح ويولد له وقد خرج اسمه فى الموتى  (ابن زنجويه عن سعيد بن المسيب عن أبى هريرة . الديلمى عن عثمان بن الأخنس)

İnne Rasûlallah sallallahu aleyhi ve sellem kâle” Peygamber (sas.) Efendimiz buyurmuş ki:

Tukta’u’l-a’câlu  min şa’bani ilâ şa’ban” Eceller Şaban’dan Şaban’a tespit olunur, kesinleşir.

“Hatta inne’r-racüle le yenkihu ve yûledü lehû fe kad uhrice’s-mühû fi’l-mevtâ” Hatta öyle olur ki, adam kalkar evlenir, adamın çocuğu olur, ama onun ismi o sene öleceklerin listesine geçmiştir bile. Bilmiyor. Şaban’dan Şaban’a bu tespitler yapılır diyor.

Şimdi Şaban ayı ve şabanın ortası ile ilgili bu hadis-i şerifleri okuduk. Bunları okuyarak önce başlamamın sebebi var.

Duhan suresinde  Allah u Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki:
Bismillahirrahmanirrahim
سُورَةُ الدُّخَانِ              
حٰمٓۜ ﴿1﴾ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ ﴿2﴾ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ﴿3﴾ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ ﴿4﴾ اَمْرًا مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ ﴿5﴾ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ ﴿6﴾ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ ﴿7﴾لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿
 
1. Hâ Mîm.
2. Vel kitâbil mübin.
3. İnnâ enzelnâhu fî leyletin mübâreketin innâ künnâ münzirîn.
4. Fîhâ yüfraku küllü emrin hakîm.
5. Emran min ‘ındinâ innâ künnâ mürsilîn.
6. Rahmeten min rabbik. İnnehû hüve’s-semî’ul alîm.
7. Rabbi’s-semâvâti vel ardı vemâ  beynehüma in küntüm mükınîn.
8. Lâ ilâhe illâ hüve yuhyî ve yümît. Rabbüküm ve rabbü âbâikümül  evvelîn.
 
1. Duhan suresinin 8 ayet-i kerimesi. Bu sekiz ayet-i kerimede Hâ Mîm diye başlıyor sure. Yedi tane Hâ Mîm  ile başlayan sure vardır. Allah u Teâlâ Hazretleri bu Hâ Mîm’lerin manasını sırf Peygamber (sas.)’e, ihsan eylemiş. Daha önceki kendisine Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u indirdiği peygamberlerine vermediği özel ikrâmâtından bu yedi Hâ Mîm’ler.

Duhan suresi de Hâ Mîm diye başlıyor. ve Mîm, H harfi ve M harfi demek. Yani iki tane harf ile başlıyor. Bu harflerin ne anlama geldiği üzerinde alimlerden çeşitli rivayetler var; çeşitli kanaatlere varmışlar. Bazıları diyorlar ki, bu Allah u Teâlâ Hazretleri’nin isimlerinden bir kelimedir. Bazıları diyorlar ki, daha önceki, daha sonraki surelerin başındaki tek tek harflerle birleştiği zaman bir mana ifade eder. Böyle bir remizdir. Bazıları diyorlar ki, ’sı Rahman’dan, Mîm’i Rahim’den işarettir. Yani Rahman ve Rahim demektir. Bazıları daha başka fikirler söylüyorlar. Ama kesin olarak bunların ne manaya geldiği peygamber efendimize malum. Kur’an’ın esrarından sırlar. Böyle başlıyor.

2. “Vel kitâbil mübîn.” Beyanı çok güzel, ifadesi apaçık, pırıl pırıl olan kitaba  yemin olsun ki diye ikinci ayeti kerime böyle bir yemin veriyor.

Allah u Teâlâ Hazretleri Kur’ân-ı Kerîm’in bir yerinde  böyle bir yemin verdiği zaman, ondan sonra gelecek işin çok mühim olduğunu gösterir. Biz de mühim bir şeyi anlatmak için yemin ediyoruz ya. Allah u Teâlâ Hazretleri de böyle bir ayeti kerimede yemin ile başlamışsa söze, ondan sonra gelecek şey mühim demektir.

Burada neye yemin ediyor? Mühim şeye yemin eder. Biz mesela, vallahi deriz, yemini Allah’a yaparız. Veyahut yeminin bir başka çeşidi, ananın babanın başı için denir mesela. Bu da bir çeşid yemin sayılıyor.

Allah u Teâlâ Hazretleri; “ifadesi güzel, pırıl pırıl, mübin olan o kitaba yemin olsun ki” diye başlıyor. Bu ‘O kitab’ dediği, ya Levh-i Mahfuz’dur demiş alimler, ya da Kur’ân-ı Kerîm’dir. Yani Levh-i Mahfuz çok önemli. Kur’ân-ı Kerîm de Allah’ın hidayet kaynağı, sırat-ı müstakimi, hablullahi’l-Metin’i. Bu ikisi de mübin.

3. “İnnâ enzelnâhu fî leyletin mübâreketin” ‘Biz onu (Hû, O demek) mübarek bir gecede indirdik, inzal eyledik’ buyuruluyor. Buradaki O dediği, bu  ‘el kitâbü’l-mübîn’ dir. Yani  o pırıl pırıl, beyanı güzel, ifadesi parlak, her şeyi açıklayan kitap. O’nu biz bu mübarek gecede indirdik.

Şimdi, ‘Kur’ân-ı Kerîm’i indirdik’ demek olur bu manasıyla. Leyle-i mübâreke o zaman hangisidir? ‘Mübarek bir gecede indirdik.’ Bazı alimler demişler ki, bu işte mübarek gece, Şaban’ın yarsısı gecesidir. İkrime ve bazı diğer alimler böyle demişler. Bu gece Şaban’ın yarısı gecesi. Neden? Çünkü devamında, İnnâ künnâ münzirîn. deniliyor.

4. "Fîhâ yüfraku küllü emrin hakîm"  O gecenin içinde hikmetli, sağlam, değişmez, hükümler o gece ayrılır. Demek ki, “Allah’ın ahkamının ayrıldığı gecedir.” denildiğine göre, hemen burada  yukarıda okuduğumuz hadis-i şerifleri hatırlayacağız. Ne buyuruyor Peygamber Efendimiz:

“Eceller Şaban’dan Şaban’a tespit olunur, kesinleşir. Hatta öyle olur ki, adam kalkar evlenir, adamın çocuğu olur, ama onun ismi o sene öleceklerin listesine geçmiştir bile. Bilmiyor. Şaban’dan Şaban’a bu tespitler yapılır diyor. Yani muhkem emirler, Allah’ın değişmez hükümleri. Tabi, “İza câe ecelühüm felâ yeste’hirûne sa’aten ve lâ yestekdimûn.” İnsanların ecelleri değişmiyor.

O zaman bu mübarek gece Şaban’ın yarısı gecesi olabilir diye, buradan bir ihtimal olarak şey yapılıyor.

Bazı kimseler bu gecenin, Kadir Gecesi olduğunu söylemişler. Fakat, Kadir Gecesi diyenlerin sözleri, diyorlar ki, Sure-i Kadir de “Tenezzelü’l-melâiketü ve’r-ruhu fîhâ bi izni rabbihim min külli emr.” deniliyor. Her emr için iner. Sonra “İnnâ enzelnâhu fî leyleti’l-kadri” deniliyor. Buralardan madem Kadir Gecesi’nde indirilmiş, bu gecede de bir şeyin indirilmesinden bahsediliyor. Madem emirler geliyormuş, işte orda da emirler geliyor. Binaenaleyh bu gece Kadir Gecesi’dir demişler ama, emirler sadece bir zamanda gelmiş olmayabilir. Muhtelif zamanlarda gelmiş olabilir. Nitekim de Kur’ân-ı Kerîm’in ayetleri muhtelif zamanlarda inmiştir. Binaenaleyh, o gece denilen şeyin iki ayrı gece olması mümkündür. Ve Şaban’ın yarısı gecesinin de çok mübarek bir gece olduğu muhakkaktır.

Bu geceye  leyle-i mübareke deniliyor. İnnâ enzelnâhu fî leyletin mübâreketin innâ künnâ münzirîn. Mübarek gecede indirdik.

Bu gecenin bir adı mübarek gecedir. Mübarek ne demek? hayrı ve bereketi çok fazla demek. Hayırlı gece.

Bir adı leyle-i berâe. Yani berâet etme gecesi. Suçlu mahkemede muhakeme olur, sonunda sen suçsuzmuşsun, seni salıveriyoruz, azad ediyoruz. İşte böylece berât etmiş olur. Bu geceye berâe gecesi deniliyor. Çünkü Allah u Teâlâ Hazretleri; yok mu benden affını isteyen, haydi affını dilesin affedeceğim dediği gece. Affolacak.

Leyle-i Sakk (iki kef ile) da denmiş. O da senet demek. Eski devirde vergiler alındığı zaman, senin vergin tamamen alınmıştır diye imzalarmış vergi memuru, verirmiş eline. Yani makbuz gibi, senin işin halloldu manasına. Leyle-i Sakk demek yine Leyle-i berâe demek, yani berat gecesi demek. Beratı verilmiş oluyor; tamam sen affoldun, al kağıdını, senin için tamam manasına.

Bir de Leyle-i Rahmet deniliyor. Çünkü bu gecede Allah u Teâlâ Hazretleri rahmetinin cûşa geldiği ve çok kullarını affettiği hadis-i şeriflerde bildirilmiş. Hatta Peygamber Efendimiz buyurmuş ki, Allah u Teâlâ Hazretleri bu gece ümmetimi öyle öyle affı mağfiret eder ki, Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları kadar insanı affeder. O çok koyunu olan bir kabile imiş. O kabilenin koyunlarının kendileri sayısınca değil de, kıllarının sayısınca kulu affettiği gece olmuş oluyor.

Demek ki Allah u Teâlâ Hazretleri bu gecede, yani Şaban’ın bu gecesinde kullarını affı mağfiret edeceğini Peygamber Efendimiz hadis-i şerifte bildiriyor. Burada da bildiriliyor. Demek ki Duhan suresindeki bu mübarek geceden maksat, Şaban’ın yarısı gecesi olabilir diye buradan da biraz ihtimal kuvvetleniyor.

Bu gecede beş tane mühim özellik, iş bulunmuş oluyor:
1. Mühim işler fark edilip, ayrılıp veriliyor. Bu farkedilip ayrılma şöyle: Allah u Teâlâ Hazretleri olacakları icraat meleklerine dağıtır verirmiş. Yani, bunları alın, şu işleri yapın diye vazifeli meleklere tevdi ediliyor evrak. Alın bunları, bunları icra edin diye. Onun için bu gece önümüzdeki Şaban’ın yarısına kadar başımıza gelecek, insanların başına gelecek mühim işlerin tespit edilip, ayrılıp, icra edecek melekler verildiği gece. Tabii böyle bir gecede kul rabbine yalvarırsa, affını mağfiretini dilerse, dualar müstecap olduğundan, Allah dua edenin duasını reddetmediğinden, özellikle bu gecede sabaha kadar: yok mu dua eden duasına icabet edeyim diye söylediğinden demek ki bu gece de biz: “Ya Rabbi, şu önümüzdeki Şaban ayına kadar yapılacak mühim işleri ve bizim mukadderatımızdaki başımıza gelecek işleri sen bu gecede meleklere tevdi ediyormuşsun. Ya Rabbi bizim için hayırla takdir buyur. Ya Rabbi eğer başımıza şerli şeyler gelecekse biz af istiyoruz, mağfiret istiyoruz. Duamızı kabul eyle, bizim bu kara yazımız değiştir, bizim  bahtımız güzel eyle. Bizim adımız kötüler divanına yazdırmışsan oradan sil, saidler, iyiler defterine yazdır. Başımıza felaketler yağacaksa felaketleri geri döndür. Sıkıntılı üzüntülü durumlar olacaksa, sıkıntımız, üzüntümüzü feraha çevir. Rızkımız kıtlık darlık olmasın, bolluk ver” diye, her ihtimali düşünerek önümüzdeki bu Şaban’ın yarısı gecesine kadar olacak işler hakkında Cenâb-ı Allah’tan hakkımızda hayırlı şeyler emir buyurmasını, takdir buyurmasını isteyeceğiz. Bu gece önemli oluyor. Her mühim iş bu gece icraa meleklerine veriliyormuş.

2. Bu gece ile ilgili, Peygamber (sas.) buyurmuş ki, -Elmalılı tefsiri alıyor bunu-  kim bu gece 100 rek’at namaz kılarsa, Allah u Teâlâ ona 100 melek gönderir. 30’u ona cenneti müjdeler, sen cennetlik olacaksın, haydi müjde olsun der. 30’u ona cehennem azabında kurtulacağına dair teminat verir. Seni Cenâb-ı Hakk cehennemine atmıyacak, azabından kurtaracak, doğrudan doğruya cennetine sokacak diye teminat verir. 30’u da ondan dünya afetlerini defeder. Yani başına gelecek olan felaketleri, musibetleri, sıkıntıları defeder. 10’u  da ondan şeytanın hilelerini defeder. Şeytan buna ne oyun oynayacaksa, ne hileler yapacaksa onların yapılmasını engelletir o melekler diye böyle bir 100 rekatlı namaz kılma da hadis-i şeriflerde işaret buyurulmuş. Bunu da yapabilen yaparsa bu sevapları kazanır.

3. Bu gecede çok kullar Allah’ın rahmetine erecek. Sonra günahları affolacak ama müstesnaları var. İşte o duruma düşmüş olmamak lazım. O müstesnaları hatırlayalım. 1. Müşrik, 2. Kahin, 3. Sihirbaz,  4. Çok kindar. Müslüman kardeşine kin besliyor. 5. Ana babasına asi. 6. İçkiye mübtela, ayyaş, 7. Zinada ısrarlı olan insanlar. Bu durumlarda olmamaya, bu durumda olan bir kimse varsa bu konuşmayı dinleyen, dinleyecekler arasında, bundan hemen vazgeçmeye çalışmalı.

4. Bu gece için bir başka rivayette müjde de, Resûlullah (sas.) Efendimiz, Şaban ayının 13. Gecesinde Cenâb-ı Mevlâ’ya: Ya rabbi ümmetimi affı mağfiret eyle diye niyaz etmiş. Allah u Teâlâ Hazretleri üçte birini affetmiş. Üçte birini affettim. Herhalde iyi olanları, en yüksek olanları, şu şu güzel sıfatlara sahip olanları affettim. 14’ünde Ya Rabbi ümmetimi affı mağfiret eyle diye ısrar etmiş, dua etmiş, o zaman üçte birini daha affı mağfiret eylemiş Allah u Teâlâ Hazretleri. Haydi şöyle şöyle olanları da affettim gibi, demek ki biraz daha ikinci, orta tabakadan olanları affetmiş. Onbeşinci gecesi de yani, bu ondördünü onbeşine bağlayan berat gecesine rastlayan zamanda Peygamber Efendimiz’in hayatında, yine ümmetimi affet ya rabbi, mağfiret eyle ya Rabbi diye dua edince, ümmetinin hepsini affı mağfiret edeceğini Allah u Teâlâ Hazretleri müjdelemiş. Ama, bir cümle var; “Allah’tan deve kaçar gibi kaçan müstesna” buyurmuş. Şimdi azgın deve ipi, yuları boş buldu mu sahibinden fırrrr… kaçıp gidiyor; üstüme yük yüklemesin, dövmesin filan diye. Yakalayabilirsen yakala. Kaçak hayvan. ‘Allah’tan böyle bir devenin kaçışı gibi kaçan müstesna’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Allah’tan kaçkın devenin kaçtığı gibi kaçanlardan başka herkersin bağışlanacağını bildiriyor.

Demek ki bu gece böyle  müteaddit rivayetlerle, çeşitli hadis-i şeriflerle önemli bir gece olarak bizim riayet etmemiz, ibadet etmemiz, ihya etmemiz gereken gecelerden bir gece olarak kesinlikle ortaya çıkıyor.

Bu gece neler yapmamız gerektiği de bu hadis-i şeriflerin cümleleri içinden ayan beyan ortaya çıkıyor.

Demek ki Lâ ilâhe illallah’ı çok söyleceğiz ki, önünde perde engel yok. Cenâb-ı Mevlâ’nın huzuru izzetine varsın. Demek ki affı mağfiret dileyeceğiz. Demek ki Allah’tan taleplerimiz, muratlarımız varsa isteyeceğiz. Demek ki kötü alışkanlığı olan insanlar varsa –kardeşlerimin içinde  öyle olduğunu tahmin etmiyorum ben ama- onlar da o kötü huylarına son vercekler, tevbe edecekler bu gece. Sıdk ile, aşk ile, candan, hakiki tevbe-i nasuh ile tevbe edecekler; artık bundan sonra iyi bir kul olacağım diye.

Mümkünse, Allah u Teâlâ Hazretleri tan yeri ağarıncaya kadar: yok mu bir şey isteyen istediğini vereceğim buyurduğuna göre, mümkün oldukça çok ibadet edeceğiz. Eh güç yetirebilen, sıhhati müsait olan, bu rakama ulaşabilen babayiğit varsa, evinde 100 rekat namaz kılarsa, o zaman da çok büyük müjdeler olacak demek oluyor.

Allah u Teâlâ Hazretleri bu gecede affı mağfiret olanlardan eylesin cümlemizi. Ve bu gecede rızıklar tespit ediliyormuş, eceller tespit ediliyormuş, sahir mühim olaylar tespit ediliyormuş, meleklere veriliyormuş icra edilsin diye. Allah u teala hazretleri bizi bol rızıklara, temiz kazançlara mazhar eylesin. Harbten, zelzeleden, felaketten, kadrden, zulümden, mekirden, hileden, zarardan, hasardan korusun.  Lütfu ile, keremi ile güzel ameller işlemeğe muvaffak eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun, muti kullar, sevdiği kullar olarak geçirmemizi nasip eylesin. Nice nice böyle kandil gecelerine, özellikle böyle mühim işlerin takdir edildiği bir gece olarak beyan edilen berat gecesine ve bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesine erişmeyi nasip etsin.

Tabi, burada bir noktayı da kardeşlerime hatırlatmak istiyorum. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlı. “Leyletü’l-kadri hayrun min elfi şehrin.” Kesin. Ne mutlu kadir gecesine rastlayıp da kadir gecesini ihya edip de, böyle bin ay ibadet etmiş gibi sevap alanlara ama, kadir gecesi ne zaman? O saklı. Çeşitli görüşler, rivayetler var. Hatta  Peygamber Efendimiz’in çeşitli tavsiyeleri var. Gizli olduğunu Peygamber Efendimiz de bildiriyor. İşte şu gecelerde ararsanız, daha kesin isabet etme ihtimaliniz vardır diye bildiriyor. Tek gecelerde ararsanız, yirmisinden sonra ararsanız diyor, vs. vs.. Yani kadir gecesi saklı. Ama, şabanın 15’si gecesi gayet güzel gözlemlerle tespit edilebilen kesin bir gece. Onun için bu gece mühim bir gecedir. Allah u Teâlâ Hazretleri bu geceyi ihya etmeyi, güzel dualar edip, önümüzdeki hayatımızın bahtlı, tatlı, hoş, güzel olmasını nasip eylesin Allah.

Tabi bu geceden de insan dua ederse, ya Rabbi bana kadir gecesine rastlamayı ve onu da ihya etmeyi de nasip et derse- madem dualar kabul oluyormuş- o da ayrı bir kazanç olur. Allah inşaallah lütlu ile, keremi ile kadir gecesine de erdirir. O bin aydan daha hayırlı geceyi de ihya etmeyi nasip eder.

Cenâb-ı Rabbi’l-alemin cümlemizi sevdiği kullar zümresine dahil eylesin. Sevdiği amelleri işlemeğe muvaffak eylesin. Şaban’ın yarısı gecesini ihya ettiğimiz gibi, Ramazan’a da sıhhat afiyetle ulaşıp, Ramazan’ı da ihya etmeyi ve Ramazan’ın içinde  kadir gecesine de  isabet eyleyip, onu da elde edip, onu da ihya etmeye muvaffak olmayı nasip eylesin.

Hasılı bütün bunlardan muradımız, Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna ermektir. Cenâb-ı Hakk bizi  lütfuna erdirdiği kullarından eylesin. Kızıp, gazap edip de kahrettiği kullarında eylemesin. Sevmediği kul durumuna düşürmesin. Kendisine âsi etmesin, haramlara, günahlara bulaştırmasın. Hayırlı ömür sürmeyi nasip eylesin. Uzun ömürle yaşatsın, evlatlarımız hayırlı evlatlar eylesin. Huzuruna,  mümini kamil kullar olarak ruh teslim edip, sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. Mahşer yerine dolunay gibi, yüzü ayın ondördü gibi parlayarak giden kullarından eylesin. Sıratı yıldırım gibi geçen kullarından eylesin. Habîb-i Edibine Firdevs-i Âlâ’da komşu eylesin. Cemalini ayın ondördünü görür gibi görmeyi nasip eylesin. Rıdvan-ı ekberine vasıl eylesin. Selamına mahzar eylesin. Dualarımızı lütfu ile, keremi ile, ism-i azamı hürmetine, esmâ-i hüsnası hürmetine, habib-i edibi Muhammed-i Mustafa’sı hürmetine, leyle-i berât hürmetine kabul eylesin. Ve bir hürmeti esrarı suretil fatihati ma’ahes selavâti’s şerife…[2]








BERAT'IN KELİME ANLAMI

Berat kelimesi; borçtan kurtulma, temize çıkıp aklanma, ceza veya sorumluluktan kurtulma gibi mânâlara gelir. Berat kandili, Allah"ın ekstra rahmet, lütuf ve mağfiretiyle tecelli ederek, kullarına bağışlanma, kapılarını ardına kadar araladığı; müminlerin dualarına icabet ettiği, günahlarını affettiği, yapılan ibadetleri normal zamanlardan kat kat fazla mükâfatlandırdığı bir zaman dilimidir.
Bu mübarek gecenin en meşhur adı “leyle-i beraa” (berat gecesi) olmakla birlikte “leyle-i mübareke”, “leyle-i rahmet”, “leyle-i sakk” gibi başka isimleri de vardır.

Bu isimlerde rahmet ve mübarek bir gece isimlerinin manası açıktır. “Berat” ve “sakk” gecesi denmesi ise şundandır: Vergi tamamen ödendiğinde ödeyenlere borçlarının olmadığına dair bir sak (belge, sened) yazıldığı gibi Allah Teâlâ da bu gece mümin kullarının günahlarını affederek bağışlandıklarına dair berat yazmaktadır. İşte bundan dolayı böyle bir isim verilmiştir.
Berat Kandili (Beraat Kandili) İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gecesi Berat gecesidir.

Aslı "Berâettir." Beraat sözlükte, "bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak" demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
HADİSLERLE BERAT GECESİ

Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda Resul-u Ekrem şöyle buyurmuştur:

"Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim' buyurur." (İbn Mâce)

KURAN-I KERİM'DE BERAT GECESİ

Berat gecesi, Kur'an-ı Kerim'in Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygambere ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da Tenzil denir.

Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de'Apaçık Kitaba yemin olsun ki, Biz Kur'an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir...'(Duhan, 44/1-4)

Ayette geçen, 'mübarek gece'den maksat; Berat Gecesidir. Kur'ânın bu gecede, Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.
Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce, herşeyi takdîr etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir.

Kur'ân-ı kerîm, levhilmahfûza bu gece indi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem bu gece çok ibâdet, çok duâ ederdi.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Şa'bân-ı şerîfin onbeşinci gecesi olunca, o geceyi ihyâ ediniz ve gününde oruç tutunuz! Muhakkak ki, Allahü teâlâ, "Magfiret olunmak isteyen yok mudur, magfiret edeyim. Rızık isteyen yok mudur, rızık vereyim. Kim ne isterse vereyim!" buyurur. Bu hâl sabaha kadar devam eder.)

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan duâ, tevbe, red olunmaz. Fıtr Bayramının ve Kurban Bayramının birinci geceleri, Şa'bânın onbeşinci (Berât) gecesi ve arefe gecesi.)
(Berât gecesini ganîmet, fırsat biliniz. Şa'bânın onbeşinci gecesidir. Kadir gecesi çok büyük ise de hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece (Berât gecesinde) çok ibâdet ediniz. Yoksa kıyâmet gününde pişmân olursunuz.)

(Şa'bânın onbeşinci gecesinde Allahü teâlânın kulları üzerine rahmeti zuhûr edip, mü'minleri magfiret eder, bağışlar. Kâfirlere ise mühlet verir. Kin ve hased sahibi olanları bu sıfatları terk edinceye kadar kendi hâllerinde bırakır.)

(Şa'bân ayının onbeşinci gecesi, rahmet-i ilâhi dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan magfiret olunmaz.)
Âişe vâlidemiz, Peygamber efendimizin Berât gecesinde, sabaha kadar ibâdet ettiğini görünce sordu:

- Yâ Resûlallah, Allahü teâlânın en sevgili kulusun! Buna rağmen niçin bu kadar kendini yoruyorsun?

Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi:

- Ey Âişe, ben şükredici kul olmıyayım mı? Ey Âişe, sen bu gecede, ne olduğunu bilir misin?

Âişe vâlidemiz tekrar sordu:

- Bu gecenin diğer gecelerden üstünlüğü nedir yâ Resûlallah?

Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi:

- Bu sene içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu sene içinde öleceklerin isimleri bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip edilir. Bu gece herkesin ameli ve işleri Allahü teâlâya arz olunur.

Bir kimse, evinden ayrılıp yolculuğa çıkar. Hâlbuki, onun adı yaşıyanlar defterinden, ölüler defterine geçirilmiştir.

Gâfil olmamalı,bu geceyi mutlaka ihyâ etmelidir. Kazâ namazı kılmalı, Kur'ân-ı kerîm okumalı, duâ, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmelidir. Bunların sevâbını ölülere de göndermelidir.

Bu gecelere saygı göstermek, günâh işlememekle olur.

Bu gece, Allahü teâlânın ihsân ettiği bütün ni'metlere şükretmeli, yapılan hatâlar, günâhlar için de tevbe istigfâr etmeli, Cehennem ateşinden kurtulmayı istemelidir.

"Yâ Rabbî, bize dünya ve âhıret saâdeti ihsân eyle, bize hidâyet verdikten sonra, kalblerimizi kaydırma" diye duâ etmelidir.

Diğer bir Ayeti Kerimede ise Berat Gecesi"ni idrak eden herkes, Yüce Allah"ın Kur"an-ı Kerim"deki; “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah"ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. ŞüphesizAllah bütün günahları affeder. Çünkü O,çok bağışlayan, çok merhamet edendir” müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, ümitlerini canlandırmalı,bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir.


BERAT KANDİLİ GECESİ YAPILACAK İBADET

Gecenin manevi değeri dolayısıyla namaz, Kur'ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla geçirilmesi, bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır.
İmam-ı Gazali Hazretleri el-İhyâ'da, Berat Gecesinde yüz rekât namaz kılınması hakkında bir rivayete yer verse de, hadis âlimleri bu namazın sünnette yerinin olmadığını, böyle bir namazın Hicretten 400 sene sonra Kudüs'te kılınmış olduğu tesbitinde bulunurlar. Hatta İmam Nevevi böyle bir namazın sünnette bulunmadığı için bid'at bile olduğunu ifade eder.

Bunun yerine kaza namazının kılınması daha isabetli olacaktır. Bununla beraber kılındığı takdirde de sevabının olmadığı anlamına gelmez.

Çünkü ibadet alışkanlıklarının iyice azaldığı zamanımızda insanların bu vesileyle namaza yönelmelerini hoşgörü ile karşılamak faydalı olacaktır.

BERAT KANDİLİ GECESİ DUASI

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:
"Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin."

Berat Duası

Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır:
"Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır."

Üç Aylar ve Regaib Kandili Mesajı
Regâib gecesi için referans olarak verilen İnşirah suresinde, insanın gönül ferahlığını yakalaması ve zorlukları yenmesi ve üzerindeki boyundurukları atması için, “Rağbetiniz sadece Rabbinize olsun” (İnşirah 7) buyrulmuştur. Dolayısıyla Regaib, arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı, rağbetlerimizi iyiye, doğruya, güzele, faydalı olana, regaibimizi Rabbimize yöneltmek, bütün işlerimizi Cenab-ı Hakk’ın rızasına uygun hâle getirme çabasıdır. Zira kalplerimizin inşirahı, yüreklerimizin huzuru, gönüllerimizin neş’e ve sevinci ancak bu sayede mümkündür. Aynı şekilde bellerimizi büken günahlarımızdan, hata ve kusurlarımızdan, sinelerimizin ağır yüklerinden kurtulmak, şanımızı yüceltmek, güçlükleri yenmek ve işlerimizi kolay kılmak için de rağbetimizin daima Rabbimize yönelik olması gerekir.

Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetine, ilahî lütuf, inayet, ihsan ve ikramlarına mazhar olan bu mübarek gün ve gecelerde kendimizi yeniden gözden geçirelim. Günah ve hatalarımızla yüzleşelim. Nefis muhasebesi yapalım. Din-i mübin-i İslâm’ın manevî ikliminde gönül huzuru, istikamet ve öz güven kazanmaya çalışalım. İhtiraslarımızı dizginleyip menfaat ve çekişmelerden uzak duralım. Kendimizden ve aile fertlerimizden başlayarak bütün akraba ve komşularımıza varıncaya kadar toplumun tüm kesimleri arasında sevgi, saygı ve hoşgörü ortamının kurulması, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin güçlenmesi, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yaygınlaşması için azami gayret gösterelim. Bu kandil vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı, eğitim-öğretimin sona ermesinin ardından Başkanlığımızca düzenlenen yaz kurslarında güzel dinimizi, Kur’an-ı Kerim’i ve Sevgili Peygamberimizi (sas) öğrenmeleri için sunulan imkânlardan istifade ettirelim.

Bu duygu ve düşüncelerle başta ülkemiz olmak üzere gönül coğrafyamızda yaşayan soydaş, vatandaş ve kardeşlerimizle birlikte bütün İslâm âleminin mübarek üç aylarını ve Regaib Kandili’ni tebrik ediyor; bu vesileyle bilhassa İslâm dünyasında akmaya devam eden kanın bir an önce durması; insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör, şiddet, savaş ve düşmanlığın yerini barış ve huzura bırakması; rağbetlerimizin iyiye, güzele ve doğruya yönelik olması ve bu aylarda yapacağımız ibadet, dua ve yakarışların kabul olması için Cenâb-ı Mevlâ’ya niyaz ediyorum
Hadislerle Berat Kandili;

- Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuşlardı:
"Recep, Allah'ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır". Mübarek Recep ayının ardından gelen Şaban ayı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ayıdır. Bu mübarek ayın değerini bilerek, ibadetlerimizi yapmalı, alemlerin Rabbinden af dilemeliyiz.

Şaban ayının önemli özelliklerinden biri Beraat gecesi gibi müstesna bir gecenin bu ayın içinde bulunmasıdır.

Ebu Hüreyre Radıyallahu And'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur:
-"Şaban ayının on beşinci gecesinin ilk vaktinde Cebrail (a.s) bana geldi; şöyle dedi:
-"Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum.
-"Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı:
-"Bu gece, Allah-u Teala, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar. Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar. Meğer ki, bağışlayacağı kimseler büyücü, kahin, devamlı şarap içen, faizciliğe ve zinaya devam eden kimselerden olsun. Bu kimseler tövbe edinceye kadar, Allah-u Teala onları bağışlamaz.

Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi: "Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış.
Cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor: "Ne mutlu bu gece rüku edenlere.
İkinci kapıdan dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Bu gece secde edenlere ne mutlu".
Üçüncü kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece dua edenlere ne mutlu." Dördüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu: -"Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu".
Beşinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu."
Altıncı kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Müslümanlara ne mutlu." Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın.
Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum: "Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak?
Şöyle dedi: "Ya Muhammed, Allah-u Teala, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder."

- Hz. Ayşe Radıyallahu Anha anlatıyor: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Nıfs-u Şa'ban gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder."

Beraat Kandili hakkında Ayetler

''Apaçık kitab-a andolsun ki, Biz Kur'an-ı mübarek bir gecede indirdik Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir''(Duhan, 44/1-4)

Ayette geçen, 'mübarek gece'den maksat; Berat gecesidir. Kur'ânın bu gecede, Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.

“De ki, Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir'' Zümer Suresi, 39/53

''Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız'' Duhan Suresi, 44/1-3

28 Mayıs 2015 Perşembe

[​IMG]


EN AM SÜRESİ  AYET 136

وَجَعَلُواْ لِلّهِ مِمِّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالأَنْعَامِ نَصِيبًا فَقَالُواْ هَذَا لِلّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَذَا لِشُرَكَآئِنَا فَمَا كَانَ لِشُرَكَآئِهِمْ فَلاَ يَصِلُ إِلَى اللّهِ وَمَا كَانَ لِلّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَى شُرَكَآئِهِمْ سَاء مَا يَحْكُمُونَ
Ve cealû lillâhi mimmâ zeree minel harsi vel en’âmi nasîben fe kâlû hâzâ lillâhi bi za’mihim ve hâzâ li şurakâinâ, fe mâ kâne li şurakâihim fe lâ yasılu ilâllahi ve mâ kâne lillâhi fe huve yasilu ilâ şurakâihim, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).
EN AM SÜRESİ AYET 136
TUTTULAR ALLAH için onun yarattıgı ürünlerden ve hayvanlardan (putlara) bir pay  ayırdılar kendi zanlarınca bu ALLAH ın bu da ortak koştuklarımızındır dediler ortak koştukları (putlar) için olan ALLAH tarafına geçmez ALLAH için olana gelince o ortak koştukları (putla r ) için olanALLAH tarafına geçmez ALLAH için olana gelince o ortak koştukları
(putlar) tarafına geçerdi ne kötü hüküm veriyorlardı
EN AM SÜRESİ AYET 137
وَكَذَلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلاَدِهِمْ شُرَكَآؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُواْ عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ وَلَوْ شَاء اللّهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Ve kezâlike zeyyene li kesîrin minel muşrikîne katle evlâdihim şurakâuhum li yurdûhum ve li yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâallâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn(yefterûne).
EN AM SÜRESİ AYET137
YİNE BUNUN gibi o taptıkları ortaklar hem onları helak etmek hem de dinlerini onlara karmaşık hale getirmek için müşriklerden bir çoguna çocuklarını öldürmeyi güzel gösterdi eger ALLAH dilseydi onlar bunu yapmazlardı o halde bırak onları uydurdukları kanunlarla ne haleri varsa görsünler
[​IMG]


EN AM SÜRESİ AYET 134
إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لآتٍ وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ
İnne mâ tûadûne le âtin ve mâ entum bi mu’cizîn(mu’cizîne).
EN AM SÜRESİ AYET 134
SİZE vaatedilenler elbette gelecektir siz onun önüne geçmezseniz
EN AM SÜRESİ AYET 135
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُواْ عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدِّارِ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Kul yâ kavmi’melû alâ mâ kânetikum innî âmil(âmilun), fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu âkıbetud dâr(dâri), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
EN AM SÜRESİ AYET 135
DE ki ey halkım bütün gününüzle yapacagınız yapın ben görevimi yapıyorum dünya evinin sonunun kimin olacagını yakında bileceksiniz muhakkak ki zalimler kurtuluşa ermezler
[​IMG]


EN AM SÜRESİ AYET 131
ذَلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَى بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ
Zâlike en lem yekun rabbuke muhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ gâfilûn(gâfilûne).
EN AM SÜRESİ AYET
BU ŞUNDANDIR rabbin ahalilleri habersizken memleketleri haksızlıkla helak edici degildir
en am süresi ayet 132
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُواْ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Ve li kullin deracâtun mimmâ amilû, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne).
EN AM SÜRESİ AYET 132
YAPTIKLARINA KARŞILIK her biri için dereceler vardır rabbin onların yaptıklarından habersiz degildir
EN AM SÜRESİ AYET 133
وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِن بَعْدِكُم مَّا يَشَاء كَمَآ أَنشَأَكُم مِّن ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ آخَرِينَ
Ve rabbukel ganiyyu zur rahmeti, in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti kavmin âharîn(âharîne).
RABBİN hiç bişeye muhtaç degildir merhamet sahibidir  dilerse sizi yok eder sizi başka bir toplulugun soyundan yarattıgı gibi arkanızdan yerinize diledigini getiriri