26 Şubat 2015 Perşembe

                                            Müslümanlıkta Ahlâk Vazifeleri
        İslâm dininde ahlâk vazifeleri, vicdana ve kalbe aid hükümlerdir. Müslümanlık, her şeyden önce, bir ahlâk dini, bir vazife dinidir. Esasen müslüman-lık, Ahlâk, müslüman da, olgun insan demektir. Müslümanlıkta ahlâkın birinci temeli, Allanın iradesine boyun eğmek, emirlerine itaat etmek; ikinci temeli de, Allanın bütün yaratıklarıyla iyi geçinmek, hiç kimseye fenalık yapmamak, herkesin iyiliğini istemektir. Allahın emirlerine, Allarım emirleri olduğu için tazim etmek, Allanın kullarına da, Allarım kulları oldukları için, şefkat ve merhamet-göstermek, yerine göre, yardım etmektir: (768).
        İslâm dininin esas temeli, îmân (inanç) dır. İnsanları saadete ulaştıracak yol, Allahın birliğine, ibâdetin yalnız Allaha yapılabileceğine inanmak, Hz. Mu-hammed -sallallahu aleyhi ve sellem- in, Allahın son elçisi bulunduğunu kabul ve tasdik etmektir. Müslümanlıkta ahlâk vazifeleri, dinin esas temeli olan bu îmân kökleriyle o kadar karışmış ve kaynaşmıştır ki, bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ahlâkın ibâdetle de münasebeti pek sıkıdır, islâm dininde ahlâk, dine dayanır. Din yıkılınca, ahlâk da ayakta duramaz olur, yıkılır. Dinsiz ahlâk olamıyacağı gibi bilgisiz din.de insanı yanlış yollara götürür. Halbuki, insan, hem kendisini yaratan Allaha, hem de Allahın yarattıklarına karşı mutlak bir vazife ile ödevlidir. İslâm dininde bu vazife, yaratana teslim olmakla başlar. Sonra, derece derece, insanın kendi şahsına, ailesine, vatanına, milletine ve en sonra, bütün insanlara kadar, genişleye genişleye gider.
        Ahlâk vazifeleri, Allahın hakkı olan ibâdet vazifelerinden hiç de aşağı tutulamaz. Müslümanlıkta namaz ve oruç birer dînî vazife (kesin emir) olduğu gibi, sağlığı korumak, insanlara güler yüz, tatlı söz ile muamelede bulunmak da birer dînî vazifedir. Kumar nasıl bir haram (kesin yasak) ise, bühtan (iftira) da aynı ile haramdır.
        İslâm dini, akla değer veren bir dindir. İnsanın, gerek kendi varlığında ve gerek göklerde ve yerde, Allahın bütün kudret eserlerini anlıyabilmesi için, ancak sağlam bir akıl sahibi olması lâzımdır.
        Müslümanlık, akla yüksek bir mevki verdiği gibi, ilmin de kıymetini yükseltmiş, (kadın ve erkek) herkese ilmi farz (mecburî) kılmış, hakîkat nerede bulunursa, alınmasını bildirmiştir. İnsanları, ilmin her şubesine (dalına) teşvik eden âyetler ve hadîsler pek çoktur. Bu sebepten, müslümanlıkta, müs-bet ilimlere, fenlere aykırı hiçbir hüküm yoktur ve olamaz.
        Bir müslüman, ancak Allah huzurunda mutlak bir kul, insanlar arasında mutlak bir hürdür. .
        Müslümanlıkta din âliminin vazifesi, yalnız hakikati bildirmek, doğru yolu göstermek, Peygamberin izinde gitmektir. Yoksa (papazların yaptıkları gibi), Allah ile kul arasına girmek, vasıta olmak değildir.
        İslâm dininde kolaylık esastır. Dinî emirlerde ihmalciliği kesin olarak yasaklayan müslümanlık, dinde aşırı gitmeyi de taassup göstermeyi de o derece fena saymıştır. Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- , bütün hareketlerimizde ifratı (aşırı gitmeyi) da, tefriti (geri kalmayı) de fena huylar arasında göstermiş, her şeyde, her işde, itidali (ortada bulunmayı) tavsiye etmiştir: (769).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder