“Şüphe yok ki, Allah (c.c), benim de Rabbim, sizin de Rabbınızdır. Öyle ise O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” (Âl-i İmran Sûresi, Âyet: 51)
“De ki: “Ey insanlar, Ben sizin hepinize gönderilen Allah (c.c)’ın Resûlüyüm. O Allah (c.c) ki; bütün göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Ondan başka hiç bir ilâh yoktur. Hem diriltir, hem öldürür. O’nun için gelin Allah (c.c)’a ve Resûlüne îman edin. Allah (c.c)’a ve Allah (c.c)’ın bütün kitaplarına îman etmiş olan O ümmi Peygambere, Ona uyun ki kurtuluşa eresiniz.” (A’raf Sûresi, Âyet: 158)
“Ey îman edenler! Allah (c.c)’a ve Resûlüne itâat edin. Ve işitip durduğunuz halde, Peygamberin emirlerinden yüz çevirmeyin.” (Enfal Sûresi, Âyet: 20)
“Allah (c.c)’a ve Peygamberine itâat edin ki, size merhamet edilsin.” (Âl-i İmran Sûresi, Âyet: 132)
“Ey îmân edenler! Allah (c.c)’a itâat edin. Peygamberine ve sizden olan Emir-ül-mü'minin sahiplerine de itâat edin. Sonra bir şeyde ihtilafa düşerseniz, hemen onun Allah (c.c)’a ve Resûlüne arz edin. Allah (c.c)’a ve ahiret gününe inanan mü’minler iseniz. Bu, hem daha hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.” (Nisâ Sûresi, Âyet: 59)
“Aralarında hükmetmesi için Allah (c.c) ve Resûlü’ne dâvet olundukları zaman mü’minlerin sözü ancak: “Dinledik ve itâat ettik” demeleridir. İşte bunlar kurtuluşa erecek olanlardır. Kim Allah (c.c)’a ve Resûlüne itâat eder Allah (c.c)’tan korkar ve O’nun (yasaklarından) sakınırsa işte onlar kurtuluşa erecek olanlardır.” (Nur Sûresi, Âyet: 51-52)
“(Ey Resûlüm) de ki: “Allah (c.c)’a itâat ediniz. Resûlüne itâat ediniz. Eğer (bunlardan) yüz çevirirseniz, artık O (peygamberin) üzerine düşen ancak (tebliğ) yüküdür. Sizin üzerinize düşen de size yükletilen (itâat)tir. Eğer O’na itâat ederseniz hidayete erersiniz. Resûlün vazifesi de ancak apaçık bir tebliğdir.” (Nur Sûresi, Âyet: 54)
“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve O Resûl’e itâat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Nur Sûresi, Âyet: 56)
“Ey îmân edenler! Allah (c.c)’tan korkun ve doğruyu söyleyin ki O, işinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim de Allah (c.c) ve Resûlüne itâat ederse O, hakikaten büyük bir kurtuluşa ermiştir.”
“Ey îmân edenler! Peygamber (s.a.v) sizi, kendinize hayat verecek şeye (dîne) dâvet ettiği zaman Allah (c.c)’a ve Resûlü’ne dâvetine icâbet edin. Ve bilin ki, Allah (c.c), kişi ile kalbinin arasına girer (kalbine ondan daha yakındır). Ve siz hakîkatten hep O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal Sûresi, Âyet: 24)
“De ki: “Eğer siz hakikaten Allah (c.c)’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah (c.c) da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah (c.c) çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir.” De ki; “Allah (c.c) ve Peygambere itâat ediniz. Eğer yüz çevirirlerse yok ki Allah (c.c) kâfirleri sevmez” (Âl-i İmran Sûresi, Âyet: 31-32)
“Kim Allah (c.c)’a ve Peygamberine itâat ederse, bu gibi kimseler, Allah (c.c)’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle, iyilerle birliktedirler. Onlarsa ne güzel arkadaştırlar! İşte bu, Allah (c.c)’tan bir lütuf ve nimettir. Hakkıyla bilici olarak Allah (c.c) yeter.” (Nisâ Sûresi, Âyet: 69-70)
“Kim Peygambere itâat ederse şüphesiz Allah (c.c)’a itâat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse; Ey Habîbim! Biz seni onlara muhâfız olarak göndermedik” (Nisâ Sûresi, Âyet: 80)
“Her kim, Allah (c.c) ve Peygamberine itâat ederse, Allah (c.c) onu, altından ırmaklar akan cennetlerine koyar, içlerinden ebedi kalmak üzere. Bu ise en büyük kurtuluştur. Her kimde Allah (c.c)’a ve Peygamberine isyan eder, Allah (c.c)’ın koyduğu sınırı aşarsa, onu da ebediyen kalmak üzere bir ateşe koyar, aynı zamanda ona aşağılayıcı bir azap da vardı.” (Nisâ Sûresi, Âyet: 13-14)
“İster erkek, ister kadın olsun mü’minler birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar; insanlara iyiliği emredenler, onları kötülüklerden vazgeçirmeye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah (c.c)’a ve Peygamberine itâat ederler. İşte bunlardır ki, Allah (c.c) onları rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah (c.c), Aziz’dir, Hakim’dir.” (Tevbe Sûresi, Âyet: 71)
“Andolsun ki, Allah (c.c)’ın Peygamberlerinde sizler için, Allah (c.c)’ı ve ahiret günün uman ve çokça Allah (c.c)’ı zikredenler için güzel bir (ahlâk) örneği vardır.” (Ahzab Sûresi, Âyet: 21)
“Peygamber Efendimiz (s.a.v) size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etti ise ondan sakının.” (Haşr Sûresi, Âyet: 7)
“De ki; Şüphesiz benim Rabbim, beni doğru yola, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan dine; sapıklıktan doğru yola yönelen ve Allah (c.c)’a eş koşmayan İbrahim’in dinine iletmiştir. De ki: Benim namazım, ibâdetim, hayatım ve ölümüm, ölenlerin Rabbi olan Allah (c.c)’ındır. O’nun ortağı yoktur. Buna emrolunmuşumdur. Ve müslümanların ilkiyim.” (En’am Sûresi, Âyet: 161-162)
“Sana ganîmetlerin hükmünü sorarlar. De ki: ‘Ganîmetler, Allah’ın ve Peygamberinindir. O halde eğer mü’min iseniz Allah (c.c)’tan korkun ve aranızı düzeltin, Allah (c.c)’a ve Peygamberine itâat edin.’ Mü’minler o kimselerdir ki, Allah (c.c) anıldığı zaman yürekleri ürperir, karşılarında Allah (c.c)’ın ayetleri okununca ayetler îmanlarını artırır ve hep Rablerine dayanıp güvenirler. (Mü’minler) o kimselerdir ki, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah (c.c) yolunda harcarlar. İşte onlar gerçek mü’minlerin ta kendileridir. Onlar içinde Rableri katında büyük dereceler, bol mağfiret ve değeri yüksek bir rızık vardır.” (Enfal Sûresi, Âyet: 1-4)
RESÛLULLAH (s.a.v) EFENDİMİZ’E İTAAT ve HALÎFELERİNE BAĞLILIK HAKKINDA HADÎSLER
Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim bana itâat ederse Allah (c.c)’a itâat etmiş olur. Kim bana asi olursa Allah (c.c)’a asi olmuş olur. Kim benim tayin ettiğim emîre itâat ederse bana itâat etmiş olur ve kim benim emîrime muhâlefet ederse benim emrime muhâlefet etmiş olur” buyurmuştur.
Yine Buhârî’nin Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İmtinâ edenlerden başka, benim ümmetimin bütün fertleri cennete girerler. Kim bana itâat ederse cennete girer ve kim de bana muhalefet ederse imtina etmiş olur.” (el-Câmi cilt: 2)
Buhârî ve Müslim’in Ebû Mûsâ el-Eş’ari (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben, gönderilmiş olduğum ve bu davada, bir adama benziyorum ki, o, bir kavme gelip: “Ben iki gözümle düşman askerlerini gördüm ve ben apaçık bir uyarıcıyım. Başınızın çaresine bakın” der de kimisi onu dinler ve gecenin erken saatlerinde yola çıkıp düşmanın baskınından kurtulur. Kimisi de onu yalanlayarak yerinden kıpırdamaz ve sabah olur olmaz düşman askeri onları yakalayıp kökünü kazır. İşte benim sözümü dinleyip bana uyanlarla beni yalanlayıp bana uymayanlar tıpkı bunlar gibidir.”
Tirmizî’nin Abdullah İbn Amr (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Bir zaman gelir ki, benim ümmetim, tıpkı İsrâiloğulları gibi olurlar. Hani eğer, İsrâiloğullarından anasıyla açıkça zinâ eden bir kimse olmuş ise, benim ümmetimden de bunu yapan olacaktır. İsrâiloğulları yetmiş iki kola ayrılmışlardır. Benim ümmetim ise yetmiş üç kola ayrılacaktır ki, bir koldan başkası hepsi de cehennemliktir.” buyurdu.
Ashab: “Ya Resûlallah! Cehennemlik olmayan kol hangisidir? diye sordular.
Efendimiz (s.a.v); “Benim ve ashâbımın yol ve sîretinden ayrılmayan koldur.” diye cevap verdi.
Tirmizî ile Ebû Dâvud’da İfbad b. Sariye’den rivâyete göre: “Resûlullah (s.a.v) bir gün namazdan sonra bize dönüp gözleri yaşartan ve kalpleri titreten çok beliğ bir vaaz yaptı. Ashabdan biri:
-Ya Resûlallah! Sizin bu vaazınız, aramızdan ayrılacak bir kimsenin vaazına benzer. Bize bir diyeceğiniz yok mudur? diye sordu.
Efendimiz (s.a.v): “Size, Allah (c.c)’tan takva üzere bulunmanızı ve karşınızdaki kimse, Habeşi bir köle de olsa sözünü dinlemenizi tavsiye ederim. Zîrâ benden sonra sizde kim sağ kalırsa bir çok ihtilaf ve ayrılıkları görecektir. Benim ve Râşid Halîfelerimin ayrılmayın ve o yola sımsıkı onu ağızlarınızla tutun ve sakın sonradan çıkan şeylere kapılmayın. Çünkü her yeni ortaya çıkan şey bid’attır; her bid’at sapıklıktır” buyurdu. (Kütüb-i Sitte, 1. cilt)
Tirmizî, Bilâl b. Haris el-Müzenî’den rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim benim sünnetlerimden, benden sonra ölmüş bir sünneti yaşatırsa, o sünnet ile amel eden bütün kimselerin ecri kadar ona ecir hasıl olur ve onların ecirlerinden de bir şey eksilmez. Kim de, Allah (c.c) ve Resulünün hoşlanmadıkları bir bid’atı ortaya çıkarırsa, o bid’at ile amel eden bütün kimselerin günahı kadar işlemiş olur ve onun günahı, onların günahından bir şey eksiltmez.”
Yine Tirmizî Enes (r.a)’dan rivâyet etmiştir ki; Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bana; “Ey evladım! Eğer kalbinde hiç bir kimseye kin taşımadan sabahlayıp akşamlayabiliyorsan bunu yap” dedi ve sonra “Oğulcuğum! Beni benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi severse beni sevmiştir, beni seven ise cennette benimle beraberdir” buyurdu.
Beyhakî, İbn Abbas (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim, benim ümmetimin bozulmaya yüz tuttuğu zaman bir sünnetimi ihya ederse o kimse için yüz şehîdin ecri vardır.”
Taberânî de Ebû Hureyre (r.a)’dan aynı hadîsi rivâyet etmektedir, onun rivâyetinde, “Onun için bir şehîdin ecri vardır” denilmektedir. (Terğîb, Cilt 1, s. 44)
Hakîm’in Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetimin ihtilâfa düştüğü zaman ümmetimi tutan kimse, ateş közünü elinde tutan kimse gibidir.” (Kenzü’l-Ummal, cilt 1, s. 47)
Rezîn’de Hz. Ömer (r.a)’dan rivâyetine göre Resûlullah (s.a.v)’in; “Rabbime, ashâbımın benden sonra düşeceği ihtilafı sordum, bana; “Yâ Muhammed! Senin ashâbın, benim katımda göklerdeki yıldızlar gibidir. Yıldızların bâzıları, her ne kadar bâzılarından daha parlak iseler de hepsinin de ışığı vardır. Kim, hangisinin görüşünü tutarsa benim nezdimde doğru yolu bulmuştur” diye vahy edildi. Evet ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulmuş olursunuz” diye buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Cem’u’l-Fevâid, cilt: 2, s. 301)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder