25 Mart 2016 Cuma


“Bir kimsenin sevdiği bir kimse aleyhinde olan duâsının kabul olunmamasını Cenâb-ı Hakk’tan istirhâm eyledim.” (9)
“Bir farz namazını huşû’ ile edâ eden kimsenin o namazın akabinde vakı’ olacak bir duâsı müstecâb olur.” (10)
“Mazlumun bedduâsından sakınınız. Zîra bir kıvılcım sür’atiyle semâya icabete yükselir.”
Fâcir de olsa mazlûmun duâsı makbûldür.” (11)
“Cenâb-ı Allah buyurmuşdur ki: “Kim bana duâ etmezse ona gadab ederim.” (12) Zîrâ bu hal ya gafletten, yahut kibirden ileri gelir
“Müslüman kardeşinin ayıp ve çıplak yerlerini setrederek onu dünyâda rüsvay etmeyen kimsenin ayıplarını Cenâb-ı Hakk kıyâmet gününde setreder.” (13)
“Bir yerde yangın vuku’ bulduğunu gördüğünüz zaman ”Allahü Ekber’ diyerek tekrar tekrar tekbîr alınız. Zîra tekbir yangını söndürür.” (14)
“Dünyânın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet ve asâyiş ve emniyet gibi esbâb-ı istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve tâat ile kendini takdîm et ki muzâyakalı sıkıntılı bir zamanda seni lutf ile yâd edip gözetsin.”(15)
“Ana ve babaya iyilik ömrü artırır. Yalan söylemek rızkı noksanlaştırır, duâ kazaya siper olur.” (16)
“Kendisine iltica ile bir ricada bulunan kimsenin ricasını kesip atanın duâ ve ricasını da Allah kesip atar.” (17)
“Bir mü’mine yapılan zillet ve hakareti görüp de men’ine muktedir olduğu halde muâvenette bulunmayanları Cenab-ı Hak mahşerde zelîl eder.” (18)
“Her kim duâlarının kabûlünü, gam ve üzüntülerinin def olup kaldırılmasını arzu ederse sıkıntıda bulunanların imdâdına yetişsin.” (19)
“İşlerde istihâre edenler, yani Allah’dan hayır dileyerek rızâsına muvafık hareket edenler zarar etmezler. İstişâre edenler de işin sonunda pişman olmazlar. İdâr-i maîşetinde isrâf etmeyip i’tidâl yolunu iltizâm edenler de fakr u zarurete düşmezler.” (20)
“Bir işe başlamak istediğin zaman âkıbetini iyice tefekkür edip hayr u sevâbı mûcib ise devam et, şerr ü ıkâbı mûcib ise ictinâb et!” (21)
“Hikmet on parçadır. Dokuzu uzlette, diğer biri de sükûttadır. Yâni mâlâyâniden, kendisini ilgilendirmeyen ve lüzumsuz bulunan şeylerden hıfzeylemektedir.” (22)
“Akâid-i fâside ve bid’at sâhiplerinin amellerini, ibâdetlerini Cenâb-ı Allah kabul etmek istemez.” (23) Eğer tevbe edip ehl-i sünnet ve’l-cemâat i’tikadına rûcû’ ederlerse kabûl eder.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh der ki: Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
“Her bir peygambere etmesi için bir duâ verilmiştir. Ben ise ümmetime şefâat olmak üzere duâmı âhirete bırakmak istiyorum.” (24)
Enes bin Mâlik’den gelen rivayette ise Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
“Her bir nebî Allah’dan bir dilekte bulundu. Yahud, her bir peygamberin Allah’a edeceği bir duâsı vardı. Her biri duâsını yaptı ve kabul olundu. Ben ise duâmı kıyâmet gününde ümmetim için şefâat kıldım.” buyurmuşlardır.
Enbiyây-ı izâmın her duâsının müstecâb olması kuvvetle umulur ise de, kat’î olmayıp yalnız bir duâlarının kesin olarak kabûl edileceği kendilerine bil-dirilmişdir. O duâ, her bir nebîye Allah tarafından husûsî olarak verilen duâdır.
Ezcümle Hazret-i Âdem -aleyhisselâm bu müstecâb duâsını tevbesinin kabûl olması için; Hazret-i Nuh aleyhisselâm- kavmininin helâki ve berâberindeki mü’minlerin kurtulması için, Hazret-i İbrahim-aleyhisselâm- -i Mükerreme ve Beytullah için, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- Fir’avn’ın helâki için, Hazret-i îsâ -aleyhisselâm- gökten bir mâide, sofra indirilmesi için etmişler ve müstecâb olmuşdur.
Hazret-i Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz ise, bu kesinlikle kabul olunacağı Allah tarafından te’min olunan duâsını, ümmetine şefâat için âhirete bırakmıştır. Ne mutlu O’nun sünnetine sımsıkı sarılan mü’minlere.


(1) Ebû Dâvud, Vitr, 25; Tirmizî Kıyâme, 8; İbn Hanbel, Müsned, I/336.
(2) Kenzû’l-irfân 57 (Camiu’s-sağîr’den)
(3) a.e. göst. yer.
(4) Keşfü’l-hafâ, 1/495 (Deylemî’den)
(5) Tirmizî, Birr, 5.
(6) Tirmizî, Salat, 44, Deavât, 128; Ebû Dâvud, Salât, 35.
(7) Tirmizî Deavât, 101; İbn Hanbel, Müsned, 5/224.
(8) Kenzü’l-irfan, 59 (Camiu’s-sağîr’den) Dârimî, Fezailü’l-Kur’ân. 33.
(9) a.e. göst. yer. Keşfü’l-hafâ, 1/404 (Dârekutnî’den)
(10) Buhârî, Cihâd, 180; Müslim, îman, 39; Ebû Dâvud, Zekât, 5; Tirmizî, Zekât, 6; İbn Mâce, Zekât, 6;Dârimî, Zekât 1; Muvatta, Da’vetü’l-mazlûm, 1; İbn Hanbel, Müsned, 1/333.
(11) Keşfü’lhafâ, 1/405 İbn Hanbel, Müsned’den
(12) İbn Mâce, Duâ, 1; İbn Hanbel, 3/477
(13) Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Ebû Dâvud, Edeb, 28; Tirmizî, Birr; 19; İbn Mace, Mukaddime, 17; İbn Hanbel, Müsned, 3/91, 252.
(14) Keşfü’l-hafâ, 1/89.
(15) İbn Hanbel, Müsned, 1/307; Tirmizî, Deavât, 9.
(16) Buhârî, Mevâkîtü-salât, 5; Müslim, İmân, 137; Ebû Dâvud, Edeb, 130; Tirmizî, Salât, 13; Neseî, Mevâkît, 51; İbn Mâce, Edeb, l.
(17) Keşfü’l-hafâ, 2/272 (Ahmed b. Hanbel, Müsned’den)
(18) İbn Hanbel, Müsned, 3/487.
(19) Müslim, Müsakat, 32; İbn Hanbel, Müsned, 3/32.
(20) Keşfü’l-hafâ, 2/185 (Taberânî’den)
(21) Kenzü’l-irfan.
(22) Keşfü’l-hafâ, 1/363 (İbn Adiyy’den)
(23) İbn Mâce, Mukaddime, 7.
(24) Müslîm, îman, 334, 335 vd. Buhârî, Deavat, I; Tirmizî, Deavât, 130; İbn Mâce, Zühd, 37; Dârimî, Rikak, 85; Muvatta”, Kur’ân, 26.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder