3 Eylül 2015 Perşembe



Cenab-ı Hak şöyle buyurur; "Allah'a itaat edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya... İyi davranın".
Hz. Muhammed (sav) bütün insanlık için Rahmet Peygamberi ve Üsve-i Hasene=En Güzel Örnek (Ahzab: 21) olarak gönderilmiştir. O, vahiy dışında konuşmaz ve bütün davranışları bizim için örnektir.
Anne ve baba bizim dünyaya gelişimizin sebebi olan ve bizleri toplum için yetiştiren iki önemli varlıktır.
Sevgi, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan en önemli duygudur. Sevgi, Allah için ve karşılıksız olursa değerlidir. Bu anlamda Hz. Peygamber; "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız" (Müslim, İman, 93) buyurarak iman ve sevgiyi birbirinden ayırmamış, toplumda barış ve uzlaşmanın sağlanması için sevgiye, kardeşliğe ve dostluğa duyulan ihtiyacı dile getirmiştir.
Bilhassa insanlar arasındaki sevginin önemini belirten Rasûlullah; "Mü'minler birbirini sevmekte ve birbirine şefkat göstermekte ve korumakta bir vücut gibidirler" (Buhari, Edeb, 27) buyururken Müslümanın Müslüman kardeşine ihanet etmeyeceğini, yalan söylemeyeceğini ve onu sıkıntıda bırakmayacağını da ifade etmiştir. (Buhari, Mezalim, 3)
Anne ve baba çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirirken çektikleri sıkıntılar ve karşılaştıkları problemler sebebiyle her şeyin en iyisine ve bilhassa sevginin en güzeline layıktırlar.
Hz. Peygamber'in babası Abdullah ve annesi Amine mutlu bir aile yuvası kurmuştu. Ancak doğumundan iki ay önce ticaret sebebiyle çıktığı Şam yolculuğundan dönerken babasını Medine'de kaybetti. Altı yaşında iken annesiyle birlikte Medine'de bulunan babasının kabrini ziyarete gitmişti. Annesi Amine dönüşte Medine yakınlarındaki Ebva'da hastalandı ve orada vefat etti. Annesi ve babasını kaybeden Rasûlullah (sav)'ı dedesi ve amcası himaye etmişlerse de O'nun içinde hep bir ana-baba özlemi vardı. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicreti belki de O'nun anne ve babasına duyduğu sevgidendi. Hatta Rasûlullah hicretin altıncı yılında annesinin Ebva'da bulunan kabrini ziyaret etmiş, annesinin şefkatini hatırlayarak gözlerinden yaşlar akmıştı. Hatta O, sütannesi Halime'ye bile karşılaştığı her yerde saygı ve sevgide kusur etmemiştir.
Anne Babaya İtaatin Gerekliliği
Ana-babaya itaat ve onlara iyilik yapmak Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok yerinde dile getirilmiş ve Tevhid inancından sonra zikredilmiştir. Bu durum ise, ana-babaya itaatin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur; "Allaha itaat edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya... İyi davranın" (Nisa 4: 36) Ayrıca Allah Teâlâ; "Rabbin sadece kendisine ibadet etmenizi, ana-babaya da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine "öf!" bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle" buyurmuştur. (İsra 17:23)
Ana-babaya itaatin ve onlara iyi muamele etmenin Allaha ibadet ve itaatle birlikte zikredilmesi konunun önemini ortaya koymaktadır. Allah'ın yasakladığı şeyleri emretmedikleri müddetçe onlara itaat edilmelidir. Yine bizleri dünyaya getiren, bin bir zahmet ile bizleri büyüten ve bize her türlü imkânı bahşeden ana ve babaya karşı iyilik edilmeli ve üzerimize düşen görevlerimiz yerine getirilmelidir. Kur'an-ı Kerim'de ana-babaya iyilik emredilirken ananın hakkına ayrıca işaret edilerek şöyle buyrulur; "Biz insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır... " (Lokman 31:14) Bu konuda Rasûlullah kendisine sorulan; "İyi muamele etmeye layık kimdir?" sorusuna;
“Annendir" demiş ve devamında diyalog şöyle gelişmiştir:
—Sonra kimdir?
— Annendir.
—Sonra kimdir?
—Annendir.
—Sonra kimdir?
—Babandır cevabını vermiştir. (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
Bu ayet ve hadis-i şerif çocuk üzerinde annenin emeğinin babaya göre daha çok olduğunu göstermektedir. Şu hadis-i şerif ise babanın hakkının da asla göz ardı edilemeyeceğini açıkça bildirmektedir. Rasûlullah (sav) buyururlar ki; "Hiçbir evlat babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulup satın alır ve azad ederse müstesna" (Müslim, Itk, 25)
Hz. Peygamber ana-babaya itaatsizliği yasaklamış ve onlara iyilik yapmayı emretmiştir. (Buhari, İstikraz, 19; Müslim, Akdiye, 10) Hatta o kadar ki, cihad etmek üzere gelen bir sahabi ile Hz. Peygamber arasındaki şu konuşma oldukça önemlidir:
Sahabi: Allah 'tan sevabını umarak hicret ve cihad etmek Üzere sana biat ediyorum.
Rasûlullah: Anne ve babandan hayatta kalan var mı?
Sahabi: Her ikisi de sağdır.
Rasûlullah: Allah'tan ecir ve sevap kazanmak mı istiyorsun?
Sahabi: Evet.
Rasûlullah: Anne ve babana dön onlara iyi bak. (Buhari, Cihad, 138: Müslim, Birr, 5–6)
Bir başka rivayette ise Rasûlullah, cihad için gelen kimseye; "Annen ve baban sana izin verirlerse cihad et, aksi halde onlara itaat et ve ihsanda bulun" buyurmuştur. (Ebü Davüd, Cihad, 3)
"Cennet annelerin ayakları altındadır." (Nesai, Cihad, 6) buyuran Rasûlullah; "... Cennete ulaştıracak en iyi amelin ana- babaya iyilik etmek" (Tirmizi, Birr, 3) olduğunu beyan etmiştir.
Ana ve babanın rızasını değil bedduasını alan ve ona saygısızlık yapan kimsenin akıbeti hakkında Rasûlullah (sav); “Allah’a sunulup geri çevrilmeyecek dilekler arasında ana-babaların çocuklarına yaptıkları beddualardır” buyurmuş, ana-babaların asi olan çocuklarına yaptıkları bedduaların karşılığını dünyada görmeye başlayacaklarını bildirmiştir.
Rasûlullah (sav) Allah katında en değerli ameli, "Vaktinde kılınan namaz, ebeveyne iyilik ve Allah yolunda cihad olarak" bildirirken, ebeveyne karşı gelmeyi büyük günahlardan saymıştır. (Buhari, Edeb 1; Müslim, İman, 143–144)
Ana babayı sevmek; onlara itaat etmek, iyilikte bulunmak ve ana-babanın duasını alabilmektir. Aksi halde Rasûlullah (sav)’ın şu korkutucu haberiyle karşı karşıya gelmiş oluruz.
Bir gün Rasûlullah (sav): "Burnu yere sürünsün, burnu yere sürünsün" dedi.
Sahabe: Kimin Ya Rasûlallah?
Rasûlullah: "İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine veya her ikisine yetişip de onların rızasını kazanarak cennete girmeyenin” buyurdu. (Müslim, Birr, 9–10)
Ana ve babanın rızasını değil bedduasını alan ve ona saygısızlık yapan kimsenin akıbeti hakkında Rasûlullah (sav); “Allah’a sunulup geri çevrilmeyecek dilekler arasında ana-babaların çocuklarına yaptıkları beddualardır” buyurmuş, (Buhari, Edeb, 5) ana-babaların asi olan çocuklarına yaptıkları bedduaların karşılığını dünyada görmeye başlayacaklarını bildirmiştir. (Buhari, Ahkâm, 4)
Anne-baba henüz Müslüman olmasa bile "Allah'a isyan sayılan konulan emretmediği müddetçe" ona itaat etmek ve iyilik yapmak emredilmektedir.
Nitekim Esma bint Ebîbekir henüz iman etmeyen annem bana geldi. Rasûlullah (sav)'a gidip sordum: "Annem geldi, bana ümit bağlamıştır. Ben onu görüp gözetebilir miyim?” Rasûlullah: "Evet, anneni görüp gözet, annene iyi davran" buyurdu. (Buhari, Hibe, 29; Müslim, Zekât, 50)
Ana-babaya itaat etmek ve iyilik etmek kadar hata ve günahlarının bağışlanması ve cennete girmeleri için dua etmek çocukların asli vazifelerinden olmalıdır. Nitekim Cenab-ı Hak bu konuda çocukların ebeveynleri için "ana-babamı bağışla" (İbrahim; 14:41; Nuh; 71:28) diye dua etmelerini istemiş, Hz. İbrahim de kendisine son derece kaba davranmasına ve tehdit içeren ifadeler kullanmasına rağmen babası Azer'e; "babacığım" diye hitap etmiş ve "Selam sana (esen kal). Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim" (Meryem; i 9/42–47) demiştir.
Ana-babaya hayatta olduktan zaman itaat ve iyilikte bulunurken vefatIarından sonra da; "Hayır duada bulunmayı, istiğfar etmeyi, vasiyetlerini yerine getirmeyi akrabalarını görüp gözetmeyi ve dostlarına ikramda bulunmayı Rasûlullah tavsiye etmektedir." (Ebu Davud, Edeb, 10)
Hz. Peygamber kişinin cennete veya cehenneme gitmesinin ana-babasının elinde olduğunu ifade ederken (İbn Mace, Edeb, 1), ana-babanın çocuklar üzerindeki hakkına işaret etmiştir.
Anne, Baba ve Çocukların Sorumluluğu
Ana-babanın ailesine ve topluma karşı pek çok sorumlulukları vardır. Özellikle ana-baba ailede saygı, sevgi ve huzuru temin etmek için birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmelidirler ve böylece çocuklara da iyi örnek olmalıdırlar. Ayrıca çocuklarına güzel bir isim vermek, helal rızık yedirmek, ahlaklı, edepli ve dindar yetiştirmek, çocuklarını eşit tutarak onların tahsillerini yapmalarını ve meslek sahibi olmalarını sağlamak, zamanı geldiğinde kendisi gibi ahlaklı birisiyle evlendirmek, mukaddes kavramlara saygılı yetiştirmek, sorumluluk ve çevre bilinci vermek suretiyle topluma yararlı birer insan haline getirmelidirler.
Ana-babalar çocukların bu bilinç içerisinde yetiştirirken, çocuklar da ana-babalarına karşı itaatkâr olmalıdırlar ve onlara karşı birtakım görev ve sorumluluklarını da yerine getirmelidirler. Bu görev ve sorumluluklarını özetle şöyle sıralayabiliriz:
— Ana-babanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak ve sık sık ziyaret edilerek gönüllerini almak.
— Hürmet gösterip ihsanda bulunmak, hediyeler vermek ve iyi davranmak.
— Onlara kötü söz ve davranışlarla eziyet etmemek, üzmemek ve incitmemek.
— Huzurlu bir hayat sürmelerini sağlamak.
— Çektikleri zahmet ve katIandıkları külfet sebebiyle onlara teşekkür etmek.
— İstenmeden ve karşılık beklemeden vermek.
— Onlardan şikâyetçi olmamak.
— Aşın fedakârlık beklememek.
— İyiliklerinden bahsederek itibarlarını korumak.
— Kusurlarını görmemek ve duacı olmak.

Ana-baba sevgisinin hâkim olduğu bir ailede çocuk, ana-babasına saygı ve sevgi gösterdikçe, çocuklarının da kendisine saygı ve sevgi göstereceğinin bilinci içerisinde olur. Nitekim Rasûlullah (sav), “Annelerinize ve babalarımıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsin " buyurmuştur.
Aile İçi Sevginin Toplumsal Etkileri
Toplumların yükselişi onu meydana getiren ailelerin sağlam bir yapıya sahip olmalarıyla mümkündür. Aile insana mensubiyet duygusunu yaşatan en önemli kurumdur. Ana-baba ise bu ailenin en önemli üyesidir. Ana-baba ve çocuklar arasındaki sevgi, hem ailenin hem de nesillerin huzurlu olmasını sağlar. Bu sevgi, ana-babanın, sadece kendi mutlulukları için değil ailenin diğer bireyleri için fedakârlık yapmalarını sağlar. Ana-baba sevgisinin hâkim olduğu bir aile, çocuklara güven duyar, ilgi gösterir, özellikle çocukların geleceğe ümitle bakmalarını ve başarılı olmalarını sağlar. Ayrıca ana-baba sevgisinin hâkim olduğu bir ailede çocuk, ana-babasına saygı ve sevgi gösterdikçe, çocuklarının da kendisine saygı ve sevgi göstereceğinin bilinci içerisinde olur. Nitekim Rasûlullah (sav), “Annelerinize ve babalarımıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsin " buyurmuştur. (Hâkim, Müstedrek, IV, 70)
Ana baba sevgisinin olduğu ailelerde; - ana-baba, çocuklar ve yakın çevre arasında iletişim daha kolay sağlanır. Bunun sonucunda;
— Kendisine ve çevreye güvenen, birbirlerini seven,
— Sağlıklı, dengeli, çevresiyle uyumlu,
— Saygı, sevgi, şefkat ve merhamet duygularıyla dopdolu,
— Dürüst, ah de vefa gösteren, yalan söylemeyen,
— Fedakâr, çalışkan, hoşgörülü, nazik,
— Alçakgönüllü, şahsiyetli,
— Her türlü kötü alışkanlıklardan uzak,
— Mukaddes kavramlara; örf ve adetlere saygılı,
— Toplum ve devlet hukukunu kendi hukukundan önde tutan,
— Sorumluluğunun bilincinde olan,
— Akrabalık, komşuluk ve dostluk ilişkilerine önem veren,
— Karşılıksız hizmet verme anlayışında olan,
— Menfaatçilik ve bencillik duygularından uzak,
Büyüklerine hürmet ve küçüklerine şefkat gösteren nesiller yetişmesini sağlar. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda; "Bir genç sırf yaşı sebebiyle bir ihtiyara saygı gösterirse, Allah ona yaşlılığında kendisine saygı gösterecek insanlar var eder" (Tirmizi, Birr, 75) buyurmuş, bir başka hadis-i şerifte ise; "Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir" uyarısında bulunmuştur. (Tirmizi, Birr, 15) Ana-baba sevgisinin toplumda meydana getirdiği huzur ve güven ortamı, toplumsal patlamalara engel olduğu gibi, toplumların maddi ve manevi yönden yükselişini de sağlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder