إِنَّ اللّهَ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
İnnallâhe lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), yuhyî ve yumît(yumîtu), ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
TÖVBE SÜRESİ AYET 117
لَقَد تَّابَ الله عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِن بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِّنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ إِنَّهُ بِهِمْ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Lekad tâballâhu alân nebiyyi vel muhâcirîne vel ensârillezînettebeûhu fî sâatil usrati min ba’di mâ kâde yezîgu kulûbu ferîkın minhum summe tâbe aleyhim, innehu bihim raûfun rahîm(rahîmun).
TÖVBE SÜRESİ AYET 118
وَعَلَى الثَّلاَثَةِ الَّذِينَ خُلِّفُواْ حَتَّى إِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنفُسُهُمْ وَظَنُّواْ أَن لاَّ مَلْجَأَ مِنَ اللّهِ إِلاَّ إِلَيْهِ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Ve alâs selâsetillezîne hullifû, hattâ izâ dâkat aleyhimul ardu bimâ rahubet ve dâkat aleyhim enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhi, summe tâbe aleyhim li yetûbû, innallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).
TÖVBE SÜRESİ AYET 119
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn (sâdikîne).
TÖVBE SÜRESİ AYET 120
مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُم مِّنَ الأَعْرَابِ أَن يَتَخَلَّفُواْ عَن رَّسُولِ اللّهِ وَلاَ يَرْغَبُواْ بِأَنفُسِهِمْ عَن نَّفْسِهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ لاَ يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلاَ نَصَبٌ وَلاَ مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَطَؤُونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ الْكُفَّارَ وَلاَ يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَّيْلاً إِلاَّ كُتِبَ لَهُم بِهِ عَمَلٌ صَالِحٌ إِنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ
TÖVBE SÜRESİ AYET 116
muhakkak ki göklerin ve yerin egemenligi ALLAH ın dır o diriltir ve öldürür size ALLAH ın dışında ne bir koruyucu ne de bir yardımcı vardır
tövbe süresi ayet 117
yemin olsun ki ALLAH içlerinden bir gurbun kalpleri kaymaya yüz tuttuktan sonra peygamberlerin ve zor zamanda ona tabi olan muhacir ve ensarın tövbelerini kabul buyurdu sonra onların tövbelerini kabul buyurdu gerçekten o onlara karşı şefkatli ve merhametlidir
tövbe süresi ayet 118
geriye bırakılan o üç kişinin (de tövbelerini kabul buyurdu) sonunda onlar o kadar bunalmışlardı ki yeryüzü bütün genişligiyle onlara dar gelmiştir vicdanları da onları sıkmıştı ALLAH tan yine ALLAH a sıgınmaktan başka çare olmadıgını anlamışlardı sonra tövbe ettikleri için onların tövbelerini kabul buyurdu şüphesiz ALLAH işte odur tövbeleri kabul eden acıyan
tövbe süresi ayet 119
ey iman edenler ALLAH tan korkun ve dogru olanlarla beraber olun
tövbe süresi ayet 120
ne medineliler ne de çevrelerindekiler bedeviler ALLAH rasulünden geri kalmak kendi nefislerini onun nefsinden daha üstün tutmaları yakışmaz çünkü onların ALLAH yolunda ne bir susuzluk ne bir yorgunluk ne bir açlık çekmeleri ne kafirlerin öfkelendirecek bir yeri çignemeleri ne de düşmana karşı bir başarı elde etmeleri yoktur ki karşılıgında kendileri için salih bir amel yazılmamış olsun çünkü ALLAH iyilik yapanları sevabını yok etmez
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder