8 Eylül 2014 Pazartesi

hind binti utbe ra hayatı Kadın sahâbîlerden. Mekke kâfirlerinden Utbe bin Rebi’a bin Abd-i Şemsî bin Abd-I Menâf kızı, Ebû Süfyânın hanımıdır. Hz. Mu’âviyenin annesidir. Hind binti Utbe Mekke’de doğmuş olup, doğum tarihi bilinmemektedir. Büyük dedesi Abd-i Menâf Kureyş’in ileri gelenlerinden ve başkalnlarından idi. Hint binti Utbe, evvlâ Mahzûm kabîlesinden Fâkıhe İbn-I Mugayze ile daha sonra isw Ebû Süfyân ile evlendi. Bu evlilikten Hz. Muâviye dünyaya geldi. Hind, Mekke’de müşriklerin içerisinde bulunmuş ve onlarla birlikte olmuştur. Bedir gazâsında babası Utbe bin Rebi’a’yı Hz. Hamza öldürmüştü. Hind, harbe (küçük mızrak) atmasıyla meşhûr olan Habeşli köle Vahşîye: “Babam Bedir günü öldürüldü. Eğer sen üç kişi, Hz. Muhammed, Hz. Hamza ve Hz. Ali’den birini öldürürsen hürsün azâd olacaksın. Çünkü ben Kureyş içerisinde babamın intikâmına karşılık olarak başka bir kimse göremiyorum” dedi. Bedir’den sonra Uhut savaşına katılan Hind, Vahşiye çok şeyler va’d ederek babasının intikâmını almak istiyordu. Daha sonra müslüman olup, Eshâb-ı kirâmdan olan Hz. Vahşî diyor ki: “Ben Uhud’da Hz. Peygamberin üzerine varmaya hiç cesâret edemeyeceğimi biliyordum. Çünkü Eshâbı, onu bir an yalnız bırakmaz ve de kimseye de teslim etmez. Vallahi Hz. Hamza’yı uyurken bulsam heybetinden uyandırmağa korkarım. Ama Hz. Ali’ye gelince onu öldürmeye bir fırsat kollıyayım dedim. Harb sahasında Hz. Ali’yi aradım ve buldum. Kendisi son derece tedbirli, girişken, çevik ve etrafına çok bakınan bir kimseydi. Kendi kendime benim aradığım ve hakında geleceğim bir zât değil dedim. O sırada Hz. Hamza’yı gördüm. Önüne gelenleri orağın otları biçtiği gibi kesip biçiyor, öününde hiç kimse duramıyordu. Ona yaklaşıp vurmak fırsatını bulmak için kayanın arkasına gizlendim. Sibâ bin Ümmü Enmâr “Var mı benimle çarpışacak yiğit” diye bağırıyordu. Hz. Hamza ona vurduğu gibi göz açtırmadan yere serdi. Ve boynunu uçurdu. Sonra süratle benden tarafa gelirken beni gördü. Sel sularının açtığı derede ayağı kayıp yere düştü. Harbemi (küçük mızrak) istediğim yerinden vurmak için attım. Böğründen vurdum. Hatta mızrağımın ucu arkadan çıktı. Diğer Eshâb yetiştiler fakat şehîd olduğunu anlayınca dağıldılar. Onlar uzaklaşınca hemen Hz. Hamza’nın yanına yarıp karnını yardım ciğerlerini çıkarıp Hind binti Utbe’ye götürdüm. Hind binti Utbe, Hz. Hamza’nın ciğerim alıp ağzında çiğnedi Yutamayınca dışarı attı.” Suyunu mu yoksa posasını mı attığı bilinmemektedir. Çünkü Hind eğer ele geçirebilirce azılı müşrik olan babası Utbe bin Rebi’a’yı öldüren Hz. Hamza’nın ciğerini yemeğe and içmişti.
Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke fethinde görüldüğü yerde öldürmelerim emir buyurdukları kimselerin içerisinde Hind binti Utbe de vardı. Hind binti Utbe, Kâ’be-i Muazzamanın örtüsü altına sığındı. Yanında bir çok kadınlar da vardı. Hepsi îmân ettiklerini bildirdiler ve Resûlullah’a (s.a.v.) bîat ettiler. Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de kendisine eza ve cefâ yapan kadınların başında gelen, Mübârek amcası Hz. Hamza’yı öldürtüp ciğerlerini çiğneyen, kulaklarını ve burnunu kesen Hind binti Utbe’yi affetti ve öldürülmemesini emr buyurdular. Hind; Mekke’nin feth edildiği gün, Kâ’be’deki bütün putlar yıkılmış, kırılmış ve dışarı atılmış olduğunu, Eshâb-ı kirâmın (r.anhüm) sabaha kadar namaz kıldıklarını görmüş, kalbinde îmân nuru parlamış ve bunu kocası Ebû Süfyân’a söylemişdi. Tanınmamak için kılık kıyafet değiştirmiş, yüzünü örtmüştü. Resûlullah’a (s.a.v.) geldi. “Yâ Resûlallah el tutup sana bîat edeyim mi?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.), “Ben kadınlarla el tutuşmam. Benim yüz kadına hitap etmem, her bir kadına ayrı ayrı hitap etmem gibidir” buyurdular ve kadınların bîati söz ile oldu. Burada Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Ömer’e “Söyle o kadınlara Allah’a hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamak üzere Resûlullah’a bîat edeceklerdir.” buyurdu. Hind’in yanındaki kadınlar sustular. Onlar namına Hind konuştu ve Resûlullah’a: “Erkeklerden istemediğin bir teahhüdü, kadınlardan niçin istiyorsun. Ben iyice anladım ki, eğer Allah ile birlikte başka ilâh, tanrılar bulunsaydı, başımıza gelenlerden bizleri korurdu” dedi. Peygamber efendimiz, Hind’e baktı ve Hz. Ömer’e, “Söyle onlara; hırsızlık da etmeyecekler.” buyurdu. Hind, “Yâ Resûlallah, Ebû Süfyân cimri bir kimsedir. Ben ondan habersiz malından bir şeyler çalıyordum. Bu benim için helâl mi, değil mi, bilmiyorum. Ebû Süfyân ne bana ne oğluma yetecek kadar bir şey vermiyor.” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.), “Onun malından kendine ve oğluna yetecek kadar bir şey alabilirsin.” buyurdu. Bu sırada Ebû Süfyân, Hind’e “Senin şimdiye kadar çaldığın geçti gitti. Bundan sonrakiler de helâl olsun” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) güldü. Hind’i yanına çağırdı. “Demek sen Hind binti Utbe’sin?” buyurdu. Hind “Evet” dedi. “Allaha şükür olsun ki, kendisi için seçip beğendiği dinini üstün kıldı. Yâ Muhammed elbette ki bana rahmetin dokunacaktır. Şimdi ben Allah’a îmân etmiş ve Onun Resûlünü tasdik etmiş bir kadınım” dedi ve yüzündeki örtüyü açtı. “Allahü teâlâ geçmiş günahları affeder. Sen benim geçmişlerimi affet, bağışla ki, Allahü teâlâ da seni bağışlasın” dedi. Peygamberimiz, Hind’e “Hoş geldin” dedi. Hind. Yâ Resûlallah, vallahi dün senin çadrındakiler kadar zillet ve hakarete uğramasını istediğim bir çadır halkı yoktu. Bu gün ise yeryüzünde senin çadrındakiler kadar izzet ve şeref içerisinde olmasını istediğim bir çadır halkı (ev halkı) yoktur” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.), “Öyledir vallahi, ben sizlere çocuklarınızdan, ana ve babalarınızdan daha sevgili olmadıkça imânınız kâmil olmaz” buyurdu. Hind ve beraberindeki kadınlar zina etmeyeceklerine dâir de bîat ettiler. Hind, “Yâ Resûlallah hür kadın zina eder mi?” dedi. Resûlullah “Hayır vallahi, hür bir kadın zina edemez.” dedikten sonra Ömer’e (r.a.), “Söyle onlara çocuklarını öldürmeyecekler” buyurdu. Hind, “Küçük iken onları biz büyüttük, yetiştirdik. Büyüyünce siz onları öldürdünüz. Bize, Bedir günü öldürmedik genç bıraktın mı ki, onları öldürelim” dedi. Hind binti Utbe’nin Hanzala adlı bir oğlu Bedirde müşrik olduğu halde öldürülmüştü. Hz. Ömer, “Sen bize Bedir günü öldürülmedik genç bırakmadın ki” sözüne çok güldü. Peygamberimiz (s.a.v.) ise gülümsedi. O gün kadınlar ve onların başı olarak da Hind (r.anha), Resûlullaha (s.a.v.) iftira etmeyeceklerine ve Peygamberimizin (s.a.v.) her emrine itaat edeceklerine dair Resûlullah’a (s.a.v.) bîat ettiler.
Hind binti Utbe (r.anha) îmân ile şeref- lendikden sonra Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’de, Etbah mahallesinde bulunurken iki küçük oğlağı kestirmiş kebab yapmış, Peygamberimizin (s.a.v.) azâdlı kölesi olan bir kadınla göndermişti. Hizmetçi kadın Peygamberimizin (s.a.v.) çadırına vardı. Selâm verdi, içeri girmek için izin istedi. İzin verilince içeri girdi. İçerde Peygamberimizin mübârek zevcesi Ümmü Seleme ve Meymûne ve Abdülmuttaliboğullarından Peygamberimizin yakın akrabası olan kadınlar bulunuyordu. Hizmetçi kadın Resûlullah’a (s.a.v.): “Hanımım bu hediyyeyi size gönderdi: “Bu yıllarda koyunlarımız çok az kuzuluyor” dedi. Senden özür diledi “Kuzu kebabı yapamadığı için” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) “Allah sizin koyunlarınızı bereketlendirsin ve kuzulayıcılarını arttırsın” diye duâ buyurdu. Hizmetçi kadın Hind’in (r.anha) yanına döndü. Peygamberimizin duasını bildirdi Hz. Hind buna pek çok sevindi. Bir müddet sonra koyunlarının kuzulayıcı olanları o kadar arttı ki, ne yakın zamanda ne de ondan önce böylesi hiç görülmemişti. Hind (r.anha): “Bu, Resûlullah’ın (s.a.v.) duası bereketiyle olmuştur. Allahü teâlâya hamd olsun ki bizi İslâmiyyete hidâyet etti, kavuşturdu. Müslüman olmakla şereflendirdi” buyurdu. Mekke’de umûmi putlardan başka, ayrıca her ailenin kendi evinde taptıktan husûsî putları da bulunurdu. Mekke feth olunduğu gün Peygamberimizin münâdisi: “Allaha îmân eden kişi evinde kırmadık, yakmadık put bırakmasın. Putların parası da harâmdır” diye herkese ilân etti. Mekke’de bu ilân edildikten sonra yeni müslümanlar evlerindeki putları kırdılar. Hind binti Utbe de evindeki putu kırmış ayağıyla parçalarını vurup yuvarlamış ve “Biz senden dolayı ne kadar gurur ve aldanış içinde idik” demiştir.

KAYNAKLAR 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder